Tedbir nafakası istemine ilişkin davanın aile mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekeceği-
Davalıya usulünce dava dilekçesi tebliğ edilip, ortaya koyacağı deliller toplanıp, savunmaları da dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması gerekirken, dava dilekçesinin yeterli araştırma yapılmaksızın ilanen tebliğ edilmesi ve taraf teşkili sağlanmadan davalının yokluğunda yargılama yapılıp hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacı ev hanımı olup, gelirinin olmadığı, ailesi ile yaşadığı, müşterek çocuğun 2008 doğumlu olup, davacı olan annesi ile yaşadığı, davalının ise çalışmadığı, ayaklarının protezli olduğu, babasına ait evde ailesiyle yaşadığı anlaşıldığından ayrıca davacı tanığı davalının halen abisinin yanında elektrik işinde çalıştığını beyan etse de buna ilişkin bir belge ya da bilgi dosya arasında bulunmadığından açıklanan bu duruma göre, davacı ve çocuğun giderleri ile davalının geliri arasında denge kurulması gerekirken, yüksek oranda nafaka ödemesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tedbir nafakası istemine ilişkin davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekeceği-
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça tanıkların gerçeği söylemiş olmaları asıl olduğundan, akrabalık veya diğer bir yakınlığın başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı bu nedenle tanık anlatımları ve toplanan delillerden tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı anlaşıldığından ve boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın fiziksel şiddet uygulaması sebebiyle davalı-davacı kadının ayrı yaşamakta haklılığı da ispat edilmiş olduğuna göre, tedbir nafakası ile tahsilde tekerrür oluşturmayacak ve davalı- davacı kadın ve yanında bulunan ortak çocuk için, infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde Türk Medeni Kanununun 197. maddesi uyarınca uygun miktarda nafaka takdiri gerekeceği-
Ayrı yaşamda haklı olan eşin diğerinden tedbir nafakası talebinde bulunabileceği, davacı hakkında yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında; ev hanımı olduğu, çalışmadığı, gelirinin bulunmadığının tespit edildiği, müşterek çocuğun ise üniversite 1. sınıf öğrencisi olduğu,davalının ise; SSK emeklisi olduğu, emekli maaşının olduğu, babasına ait evde kira ödemeden oturduğu, üzerine kayıtlı aracının bulunduğunun tespit edildiği anlaşıldığından; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle davalının tesbit edilen mevcut gelir durumuna göre mahkemece takdir edilen nafaka miktarının az olduğu-
Davalı (koca) nın bu davadan önce açmış olduğu boşanma davasının retle sonuçlandığı ve kesinleştiği, evlilik birliğini kurma görevinin de açtığı boşanma davasının reddedilmesiyle kusurlu durumuna düşen davalıya (kocaya) ait olduğu-
Müşterek çocuk için tedbir nafakası talep edildiği ancak lehine nafaka talep edilen küçüğün yargılama sırasında reşit olduğu anlaşıldığından; mahkemece, takdir edilen nafakanın küçüğün reşit olduğu tarihe (18 yaşına) kadar geçerli olacak şekilde hükmedilmesi gerekeceği, süreklilik arzedecek şekilde karar oluşturulması doğru değil ise de; bu hususun düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Davalı vekilinin açıklanan mahkemenin ihtarlı davetine uymayıp, daha sonra temyiz aşamasında, Dairemizin geri çevirme kararı üzerine usulüne uygun fotoğraflı vekaletname sunması; geçmişte usulüne uygun olarak bildirilmediğinden; geçerliliği askıda olan işlemi, geçerli hale getirmeyeceği- Yetki itirazının konusu bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının reddine karar verilmesinin gerektiği- Davalının açtığı ve boşanma dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği anlaşılan  tedbir nafakası davasıyla ilgili olarak davacı taraf birleştirme istemine rızasını bildirdiği halde, davalı tarafın kendisine düşen yükümlülükler çerçevesinde harekete geçip, birleştirme kararını tebliğe çıkarıp, kesinleştirmesini sağlaması ve birleştirilen dava dosyasına gönderilmesi için gönderme dilekçesi vermesi gerekirken bu konularda hareketsiz kaldığı, makul bekleme süresinin de aşıldığının anlaşılmasına göre; davalının bu konudaki  temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiği- Boşanma veya ayrılık davası açıldığında hakimin, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorunda olduğu- Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği-