İşe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği- İşe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, davanın hemen reddedilmemesi, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmesi, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmesi, aksi halde davanın sıfat yokluğundan reddedilmesi gerektiği- Taraf teşkili sağlandıktan, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayanması sebebi ile feshin geçersizliğine yönelik kararın gerçek işveren hakkında kurulması; geçersiz veya muvazaaya dayalı ilişkinin diğer tarafı hakkında davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi, HMK. mad. 327/2 uyarınca davanın sıfat yokluğu sebebi ile hakkındaki davanın reddine karar verilen taraf lehine vekâlet ücretine takdir edilmemesi gerektiği-
Dava dilekçesinin mahkeme tarafından davalıya tebliğ edileceği (HMK. mad. 122/1)- Ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağı (HMK. mad. 137)- Dava şartı olan İİK. mad. 94. uyarınca davacının yetki belgesi alması hususunun her zaman tamamlanabileceği-
Tebligatın yetkili temsilci yerine kanunda belirtilen sıralı kişilere yapılması halinde, bunun nedenlerinin tebligat mazbatasına açıkça yazılması gerektiği-
Dava konusu taşınmaz üzerindeki bağımsız bölümün borçlunun borcundan dolayı dava açılmadan önce satılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı- Dava konusu taşınmaz üzerindeki bağımsız bölüm yönünden ivazlar arasında fahiş fark bulunmaması ve kötü niyetin kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı- Tebligatın yapıldığı adres ile adresin temin edildiği tapu sicil müdürlüğündeki adresin farklı yerler olduğunun zabıta araştırmasından da anlaşıldığı, davalının duruşmalara katılmadığı, yargılama yokluğunda devam ettirilip sonuçlandırıldığı, böylece 6100 sayılı HMK.nın 27. maddesine aykırı biçimde davalının savunma hakkı kısıtlandığından, davalıya duruşma gününün usulüne uygun biçimde tebliği, savunmasına ilişkin delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki tüketici sorunları hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenildiği- Tarafların hukuki dinlenilme hakkı bağlamında ilk derece mahkemesince duruşma yapılması kural olup, mahkemece tarafların iddia ve savunmalarının toplanarak duruşma açılması ve tarafların açıklamaları dinlenildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu ve bozmayı gerektirdiği bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re'sen dikkate alınması gerekeceği, mahkemenin; duruşma gününü, kararını, bozma ilamını ve direnme kararını taraflara kendiliğinden tebliğ etmesinin ve taraf teşkilini sağlamasının usulün amir hükmü gereği olduğu-
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27.maddesi hükmüne göre hakim davanın taraflarını dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hüküm veremeyeceği-
Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmesinin, HMK'nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturduğu-
Davalı şirketin adres değişikliğinin ticaret sicil gazetesinde ilan edilmesine rağmen, davalının eski adresine Tebligat Kanunun 35. maddesine göre yapılan tebligatın usulüne uygun olmayacağı- Geçersiz adrese yapılan tebligata dayalı olarak taraf teşkili sağlanamayacağı-
Dava konsu taşınmazın elbirliği maliklerinden birinin de tapuda babaları adına kayıtlı bulunan taşınmazlardaki miras hak ve hissesini davacıya satmayı vaat ettiği, davacı tarafından açılan satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, dava dilekçesinde satış vaadinde bulunan malikin davalı olarak gösterildiği halde dava dilekçesinin başka bir malike tebliğ edildiği anlaşılmış olup, gerçekte davalı olması gereken satış vaadinde bulunan malikin savunma hakkı kısıtlanarak yokluğunda dava görülmüş ve davanın kabulüne ilişkin gerekçeli karar da yine aynı şekilde taşınmazlarla ilgisi bulunmayan diğer malike tebliğe çıkartılmış olduğu durumda; davanın tarafları kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğundan; mahkemece davalı satış vaadinde bulunan malike dava dilekçesi tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek, savunma hakkı da kısıtlanmak suretiyle aleyhine hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece verilecek kararın infazında tereddüt yaşanmaması için tapu malikinin kimlik bilgilerinin nüfus sicilindeki kimlik bilgilerine uygun olması gerektiği; mahkemece bu hususta da gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak tapu kaydındaki kimlik bilgilerinde nüfus kayıtlarına aykırılık tespit edildiği takdirde idari yoldan düzelttirilmesi, gerektiği takdirde dava açmak üzere davacıya süre verilerek gerekli düzeltmeler yapılarak tapu kaydında da infaz ettirildikten ve buna göre taraf teşkilinin doğruluğu denetlenerek davanın sonuçlandırılması gerektiği-