HGK. 12.04.2023 T. E: 9-195, K: 344
Zamanaşımına uğramış çekler nedeniyle temel ilişkiye dayalı olarak takip yoluna gidilip gidilemeyeceği, tanık dinlenmesinin mümkün olup olmadığı ve ispat yükünün hangi tarafta olduğuna ilişkin uyuşmazlıkta mahkemece, ispat yükü üzerinde bulunan davalı tarafın teslim olgusunu senetle ispat kuralı gereğince yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, ancak ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda ifade edildiği üzere, senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği- Delil başlangıcının, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olduğu- Bu durumda, ispat yükü davalı tarafta olmakla birlikte, çeklerin delil başlangıcı mahiyetinde oldukları ve davalının malları teslim ettiğini tanık dahil her türlü delil ile ispat edebileceği, davalının tanıklarının dinlenmemesinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali mahiyetinde olacağı gözetildiğinde mahkemece hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
İpoteğin kaldırılmasına ilişkin davanın kabulü ile "ipotek bedelinin 0.095 TL olduğu ve şerhin terkin edilmesine" dair yerel mahkeme kararında istinaf sınırı- İpoteğin kaldırılması davasında istinaf sınırı belirlenirken, davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması gerektiği- Hüküm altına alınan ipotek bedeli karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf ödenmeyen bedel için belediye meclisinin rayiç bedeli olan 116.200,00 TL’nin ödenmesine yönelik savunmada bulunmuş olduğundan, istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "İpoteğin kaldırılması davasında ipotek bedelinin denkleştirici adalete göre tespit edileceği, bu nedenle ipotek miktarı belirli olmadığından ipotek miktarının belirlenmesi ve buna göre kesinlik sınırının tespitinin gerekeceği" değişik gerekçe içeren görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı üçüncü kişi vekilinin dava dilekçesinde dayandığı adi yazılı kira sözleşmesi ekinde "...A.Ş.'ye ait envanter defteri" yer aldığından, kira sözleşmesinin yapıldığı şirkete ait ticari defterlere de dayanıldığının kabulü gerektiği- Davacı vekili yargılama sırasında kira sözleşmesinin tarafı olan A.Ş.'nin ticari defterlerinin incelenmesini talep etmiş olup icra takip dosyaları, ağır ceza mahkemesindeki beyanlar, kira sözleşmesi, sunulan makbuzlar, faturalar, banka dekontu ile dinlenen tanıklar ve bilirkişi raporu gözetildiğinde, mülkiyet karinesinin borçlu (dolayısı ile alacaklı) lehine olmadığı- Hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak tarafların gösterdiği tüm deliller toplanarak sonucuna göre istihkak davasında bir karar verilmesi gerektiği- "Adi yazılı kira sözleşmesinin her zaman düzenlenebileceği, ödemelerin kira sözleşmesine uygun olmadığı, uyuşmazlıkla ilgili olmayan tarım ilaçları ve gübre alımı ile ilgili faturaların delil olamayacağı, takip borçlusunun ağır ceza mahkemesindeki beyanlarının eski tarihli olduğu, ticari defterlerin incelenmesinin sonuca bir etkisinin bulunmadığı" görüşünün ise HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tapu iptal ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlıkta, vefat eden davacının mirasçılarına duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmek suretiyle bu kişilerin davadan haberdar edilmesi gerektiği, bu şekilde aktif dava ehliyeti sağlandıktan sonra işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği, ilk derece mahkemesince bu husus gözetilmeksizin, Türk Borçlar Kanunu'nun 35. ve 397. maddeleri gereği vefat ile davacı yönünden vekalet ilişkisi sonra vekil tarafından vefat eden davacının mirasçılarının davaya dahil edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemelerinin görevine ilişkin tahkim anlaşması ile uyuşmazlığa uygulanacak maddi hukuka ilişkin hukuk seçimi arasında bir bağlantı ya da benzerlik bulunmadığından aynı değerlendirme kriterlerine göre geçerliliklerin irdelenmesinin doğru olmadığı- Yurtdışında yapılan sözleşme ile açık hukuk seçimi yapılmamış olsa bile daha sıkı ilişkili hukuk olarak yabancı ülke hukukunun uygulanmasının mümkün hâle gelebileceği- Somut uyuşmazlıkta yurt dışı tahkim sözleşmesinin açık, net ve anlaşılır bir dilde düzenlendiği, düzenlendiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuatın cevaz verdiği şekilde sözleşmede hukuk seçimi yapıldığı dolayısıyla taraflar arasında imzalanan yurt dışı tahkim sözleşmesinin bağlayıcı ve geçerli olduğu ve hukuk seçimi yapılmayan dönem bakımından ise sıkı ilişkili hukukun belirlenmesinin gerektiği-
Davacı tarafından idare aleyhine açılan kısmî davanın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere kabulüne karar verilmesi halinde, kesinleşen kısmî davanın içeriği ile eldeki ek davanın dosya kapsamı dikkate alındığında, kısmî davada belirlenen kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat bedelinin gerek davacı gerek davalı yönünden kesinleşerek bağlayıcı hâl almış olduğu- Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat bedelinin ilk davada tespit edilerek kesinleşmesinden sonra eldeki ek davada, kesinleşmiş karardaki bakiye bedele hükmedilerek ilk dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği- "Davacı vekilinin faiz talebi bulunmamasına rağmen, talep aşımına yol açacak biçimde karar verilemeyeceği, mahkemece faize hükmedilmeksizin ilk davadaki bakiye bedelin tahsiline karar verilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Şikayet dilekçesi usulüne uygun şekilde alacaklı tarafa tebliğ edilmeden, cevap hakkı tanınmadan, savunma ve hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde karar verilmesi hatalı ise de, alacaklının cevap ve itirazlarını istinaf aşamasında ileri sürmesi nedeniyle usul ekonomisi de dikkate alınarak karar sırf bu nedenle kaldırılmamasının yerinde olduğu- Şikayetçi tarafından dosyaya sunulan .............. tarihli "Taahhütname" başlıklı adi nitelikte belgede şikayetçinin imzasının bulunmadığı, .......... Yönetim A.Ş. ve diğerleri tarafından imzalandığı, belgenin içeriği incelendiğinde, TBK'nın 184. maddesinde karşılığını bulan alacağın devri sözü verme niteliğinde olduğu ve mevcut haliyle alacağın temliki sözleşmesi değil alacağın temlikinin şartlara bağlı olarak taahhüt edildiği sözleşme olduğu, bu taahhüde dayanılarak alacağın temlik edildiğinin dar yetkili icra mahkemesince değerlendirilemeyeceği, icra müdürlüğünün şikayete konu işleminin usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, buna göre mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Geçici mühlet kararı henüz dolmadan da ............... tarihinde borçlu şirket hakkında yeni bir ticari ve iktisadi bütünlük kararı verildiği, bu durumda dosyada mevcut tüm hacizler ticari ve iktisadi bütünlük kararı ile geçici mühlet içinde konan hacizler olup hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği- Davalı alacaklı tarafın ................. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ............. sayılı dosyasında ................ tarihli ek karar ile aynı konuda verilmiş bir karar varken yeniden karar verilemeyeceği iddialarının da yerinde olmadığı, dava ve şikayet konularının birbirinden farklı olduğu- Savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüş ise de davalı alacaklı vekilinin duruşmalara katıldığı, savunma hakkının kısıtlanmadığı- HMK'nın 326. maddesi gereği haksız çıkan taraf olarak alacaklı aleyhine yargılama giderine ve tarifede öngörülen vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin mahkeme kararında bir usulsüzlük bulunmadığı-
HMK'nın 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma görevi gereği, davacıya dava ve ıslah dilekçesindeki taleplerinin açıklattırılıp eksik ve ayıplı iş bedeli ile haksız kullanım bedeline yönelik talebinin ne kadar olduğu, ıslah dilekçesinde bu talebi hangi miktara arttırdığı belirlenerek, kapıcı dairesinin haksız olarak kullanıldığı ispatlanamadığından talebin reddine, ek rapor alınarak yukarıda anlatılan bilgiler çerçevesinde eksik ve ayıplı işlere yönelik olarak giderim bedelleri talep edilen işlerin eksik mi, ayıplı iş mi olduğu, ayıplı iş ise açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu, davacının giderim bedeli talep edip edemeyeceği ve edecekse, ortak alandakileri arsa payı oranında isteyebileceği de dikkate alınarak, eksik ve ayıplı işlerin ortaya çıktıktan makul süre sonraki piyasa fiyatları ile giderim bedeli tespit edilip belirlenen talebe göre infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm altına almaktan ve bu bedele göre yargılama giderlerini belirlemesi gerektiği-