Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmesi ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekeceği, somut olayda, mahkemece, gider avansı olan tebligat ve diğer giderlerin dava açılırken yatırılmış olduğu, bu giderlerin 2 haftalık kesin süre içerisinde yatırılmamasından dolayı yapılamayan veya geciken bir işlem bulunmadığından davanın bu gerekçeyle reddi doğru olmadığı gibi, keşif ve bilirkişi ücreti delil avansı olduğu halde bunları da gider avansı kabul etmek suretiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kararın davacı vekili tarafından temyizi sonrası maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden bozulduğu, mahkemece, bozmadan sonra maluliyet ve hesap raporları alındığı hükmün davalılar tarafından temyiz edilmediği gözetilerek, hesap raporları arasındaki çelişkiyi gidermeye yönelik alınacak bilirkişi raporu ücretinin tamamlanmaması durumunda mevcut delil durumuna göre ve kazanılmış haklarda gözetilerek bir karar vermek gerekirken; ara karar gereği eksik gider avansının kesin süre içinde yatırılmadığından bahisle davacının davasını ispatlamayadığı gerekçesiyle davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, davacı vekiline dava şartı olarak belirlediği gider avansına yönelik gider gerektiren işlemleri kalem kalem açıklamak, her kalemin miktarını ayrı ayrı göstermek suretiyle kesin süre verilmesi ve kesin sürede yatırılmamasının sonuçlarını da açıkça yazması gerekirken, kesin süre verilmeden doğrudan gider avansı eksik olduğundan davanın reddinin isabetli olmadığı-
Taraflar arasındaki konut kredisi sözleşmesi davalı banka için ticari iş niteliğinde olduğundan, davacı tüketicinin, 3095 s. K.. mad. 2/2 uyarınca temerrüt hâlinde avans faizi isteminde bulunabileceği- Kredi sözleşmesi çerçevesinde yapılan kesintisinin haksız olduğu iddiasıyla iadesi yönünde başlatılan takibinde asıl alacak miktarının belirli olması ve bu alacağa bağlı ferilerinin de taraflarca hesaplanabilir olması nedeniyle alacağın “likit” olduğunun kabulü gerektiği- İtirazın iptali davasında, dava değeri açıkça takipteki asıl alacak miktarı olan 3.000TL üzerinden gösterilmiş, mahkemece de ilk celsede taraflar arasındaki çekişmeli miktarın 3.000TL olduğu belirlenmiş olmasına karşın, "davanın kısmen kabul edildiği" belirtilerek açıkça dava edilmeyen işlemiş faiz alacağı yönünden de davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- "Dava dilekçesi anlatımında davalının işlemiş faizden de sorumlu tutulması gerektiğinin ifade edilmesi ve talep sonucunda itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin istenmiş olması karşısında davanın takipteki alacak miktarının tamamı üzerinden açıldığının kabul edilmesi gerektiği, tüketici harçtan muaf olduğu için mahkemece talebin dava değeri olarak gösterilenden fazlası olduğu sonucuna varıldığında harcın tamamlanması için süre verilmesi şeklindeki usulün uygulanmasının da mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Muris muvazaasına dayalı davalarda dava değeri taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı veya mirasçıların payına isabet eden değeri olduğu- Davacılara nispi peşin harcın tamamlanması konusunda usulünce süre verilmesi, harcın tamamlanması halinde bu miktar üzerinden, aksi halde taleple bağlı kalınarak harcı ikmal edilen miktar üzerinden tazminatın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın TMK. mad. 1007 uyarınca tazmini isteğine dair davanın nispi harca tâbi davalardan olduğu- Islah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulamayacağı- Islah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip harç tamamlanırsa ıslah edilen miktar üzerinden, aksi halde dava dilekçesinde gösterilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerektiği-
Kadastro tespitine itiraz niteliğindeki davada verilen karardan sonra -28.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren- 7139 sayılı Kanunun 33. maddesi uyarınca, Davacı Orman Yönetiminin harçtan muaf olduğu-
Uzman orman bilirkişisi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın 1966 yılında yapılan tahditte orman sınırına bitişik olarak tahdidin dışında orman sayılmayan yerde bulunduğu anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Orman Yönetiminin yenileme kadastrosuna itiraza dair açtığı dava nedeniyle aleyhine harçlara hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Hükmedilmesi istenen ecrimisil miktarı üzerinden harç ödenmek suretiyle açılan davada, el atmanın önlenmesi talebi yönünden harç ikmalinin yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece öncelikle taşınmazın keşfen saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın tamamlanması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi- Sağlık Bakanlığı harçtan muaf olduğu -