Dal merkezi ruhsatının devrinin, ticari işletme devri veya önemli bir kısmının devri niteliğinde olmadığı, ruhsatın aynı sektördeki işletme tarafından alınmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu gözetildiğinde, dahili davalı dördüncü kişi yönünden tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun kardeşi olan üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu- Üçüncü kişiden taşınmazı satın alan dördüncü kişi yönünden bir değerlendirme yapılmadan ondan satın alan beşinci kişi hakkında değerlendirme yapılamayacağı- Satışlar silsilesi içerisinde her bir davalı ve satış ile ilgili olarak İİK 277 vd.na göre iptal koşullarının değerlendirilmesi gerektiği- Dördüncü kişi yönünden iptal koşullarının bulunmaması halinde beşinci kişi hakkında değerlendirme yapılmadan, davalı üçüncü kişinin bedel ile sorumlu tutulması gerektiği- Dördüncü kişi yönünden iptal koşullarının bulunması halinde, beşinci kişi kötü niyetli kabul edildiğinden, beşinci kişiden bağımsız bölümleri satın alan kişilerin davaya dahili veya davanın bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği davacıya sorularak, bedele dönüşme halinde davalı beşinci kişi hakkında elinden çıkardığı tarihteki taşınmaz bedeli ile sorumlu olduğuna hükmedilmesi gerektiği-
"Taşınmazı satın aldıkları kişilerin gecikmiş ödemelerinin bulunduğunu ve işleri kötü gittiği için krediyi ödeyemediklerini ve gayrimenkulü acil satma ihtiyacında olduklarını söylediklerini” belirten davalı borçluların mali durumu hakkında satıştan önce bilgi sahibi olduğundan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması da tek başına davalı üçüncü kişinin borçlunun mal kaçırma kastını bildiğini gösteren bir durum olmadığı- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücreti, takip konusu alacak ile iptale konu tasarrufun tasarruf tarihindeki değerinin karşılaştırılması ile az olan değer dikkate alınarak hesaplanması gerektiği-
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hükme bağlandığı - Dava konusu taşınmazı satın alan 3. Kişinin borçlunun zarar verme kastını bildiği hususunun emareler ile ispat edilebildiği - Borçlunun zarar verme kastı gibi, bu kastın ve işlemin zarara neden olabileceğinin bilinmesinin de içsel ve ispatı güç bir vakıa olduğu- Bu nedenle üçüncü veya dördüncü kişinin borçlunun kastını bildiği vakıasının emare ispatının konusunu oluşturduğu - Burada dikkat edilmesi gereken hususun borçlunun zarar verme kastının objektif olarak bilinebilir olması değil, işlemin diğer tarafınca bu işlem neticesinde alacaklıların zarar görebileceğini öngörebilmesi olduğu - Buna karşılık davalı üçüncü kişi veya dördüncü kişinin borçlunun böyle bir kastının bulunmadığını ispatlayarak işlemin iptale tabi olması sonucundan kurtulamayacağı- Davalı-borçlunun davaya konu oğlu olan diğer davalıya sattığı, tapuda gösterilen bedel ile mahkemece belirlenen değeri arasında mislini aşan fark olduğu, başkaca bir ödemenin ispatlanmadığı, davalı-3.kişinin işlem tarihinde bu bedeli ödeyecek gelirinin olmadığı, davalılar arasındaki yakınlık nedeniyle davalı-3.kişinin davalı-borçlunun durumunu ve amacını bilecek kişilerden olduğu, bu hali ile tasarrufun iptali şartlarının oluşmuş olduğu-
İİK'nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin hüküm altına alınmış olduğu- Davalılar arasında ticari ilişki olup olmadığı araştırılmaksızın ve dosya içerisinde yer alan polis tutanağında belirtilen hususlara göre aralarında tanıdıklık ilişkisi olup olmadığı değerlendirilmeksizin eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Borçluyu tanıdığı ve ona borç para verdiğine ilişkin beyanları bulunan davalının borçlunun mali durumunu biliyor kabul edileceği- Satışta ivazlar arasında önemli oransızlık olan ve ödemelere ilişkin belgelerin tarihleri ile satış tarihleri arasında bir uyum bulunmayan davalılar yönünden de iptale karar verilmesi gerektiği- Satış tarihinde önce olan ipoteğin kim tarafından hangi tarihte, hangi bedel ödenerek kaldırıldığı, ipoteği koyan banka kayıtları ve anılan davalının belgelerine göre araştırılarak, ipotek bedelinin davalı üçüncü kişi tarafından ödendiğinin kanıtlanması halinde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Taşınmazın satış tarihindeki değeri belirlenirken sonradan yapılan iyileştirme ve eklentilerin de gözetilmesi gerektiği- Tapu bedeli dışında verilen çekin ne zaman, kim tarafından tahsil edildiğinin araştırılması, borçlunun ortağı olduğu şirketçe yapılan tahsilatın da, borçluya yapılmış bir tahsilat olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu alacak miktarından daha düşük olan dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri üzerinden harç ve vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği- Devir tarihine yakın tarihlerde (1 hafta önce) çekilen kredinin de bedel farkı değerlendirilirken gözetilmesi gerektiği- Dördüncü kişi konumundaki davalı hakkındaki iptal davasının kabulü için, kötü niyetinin ispatlanması gerektiği, diğer taşınmazı satın alan şirket ortakları ile olan akrabalık bağının, borçlunun mali durumunu ve mal kaçırma amacını bilme için yeterli olmadığı-
Davalı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takibe geçmek yerine ipotek tesis ettiği taşınmazı satın aldığı, satışın asıl kaynağının "geri satım vaadi" olarak isimlendirilen taahhüdün yerine getirilmemesi olduğu ve taşınmaz satışı iptal edilse dahi ipoteğin devam edecek olduğu gözetildiğinde, diğer alacaklılara gidecek bedel kalmasının mümkün olmayacağı- Bankanın borçlunun muvafakati ile alacağına karşılık taşınmazı devir alınmasında mal kaçırma olgusu ortaya konulmadığı ve ipotek dikkate alındığında, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir oransızlık da bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İflas idaresi tarafından takip edilen tasarrufun iptali davalarında; davanın kabulüne karar verilmesi halinde mahkemece ne şekilde karar verilmesi gerekir? ( Yani; "iflas masasına kayıt ve kabul edilen alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline" mi yoksa "davacı alacaklının icra takibine konu yaptığı icra dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline" mi karara verilmesi gerekir?)- Tasarrufun iptali davalarında; İİK.'nin 184. maddesine göre iflasın açılması ile müflisin haczi kabil bütün mal ve haklarının iflas masasına gireceği- Borçlunun iflastan önce alacaklılarına zarar verme kastı ile yapmış olduğu tasarruflarla ilgili tasarrufun iptali davasını açma hakkının iflas masasının yasal temsilcisi olan iflas idaresine ait olduğu- Ancak İflas idaresinin İİK.'nin 245 ve 255/2. maddeleri uyarınca dava hakkını alacaklıya devredebileceği-Alacaklının ancak bu takdirde dava açabileceği veya açılmış davayı takip edebileceği- Bu durumda alacaklının dava hakkının kendisine devredildiğini belgelemesinin gerekeceği- Tasarrufun iptali davası açıldıktan sonra davalı borçlunun iflasına karar verilmiş olması halinde, öncelikle mahkemece iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar iptal davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK.'nin 245 ve 255/2 maddeleri gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi; sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve 'iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek' davanın esasının incelenmesi ve 'hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekirken' eksik incelemeye dayalı hüküm tesisinin isabetli görülmediği-
Davalı üçüncü kişinin eşi ile borçlunun eşi aynı dönem milletvekili ve çalışma arkadaşı olup, taşınmazı satın aldıktan 4 ay gibi kısa bir süre sonra yine borçluların dünürü aynı zamanda komşusu olan bir başka kişiye, onun da daha sonra borçluların torunua sattığı uyuşmazlıkta, davalıların İİK 280/1 gereğince borçluların içinde bulundukları mali durumu bildikleri veya bilmeleri gereken şahıslardan olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerektiği- Borçluların oğullarının kayınbiraderi, davalının oğlu ile aynı dönemde mülkiye müfettişi ve eşi ile faceebook arkadaşı olduğundan, İİK’nın 280/1. maddesi gereğince borçluların içinde bulundukları mali durumu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-