Davalı üçüncü kişi borçlu şirketten işyeri niteliğinde iki taşınmaz satın aldığından, İİK 280/3 kapsamında yapılan satışın borçlu şirketin önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması adına uzman bilirkişi aracılığı ile taşınmazlarının satış tarihlerindeki gerçek değerleri dikkate alınarak, satışın borçlu şirketin bilanço ve mal varlıklarının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı yanın alacağı her ne kadar kambiyo senedine bağlanmış ise de; bu kambiyo senedinin vücuda gelmesine yol açan ilişkinin hisse devir sözleşmesi olduğundan sözleşme tarihinin davacı yanın alacağının bu tarihte doğduğu- Davaya konu tasarruflar da bu tarihten sonra yapıldığından tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartının yerine geldiği- Taşınmazları kendi alacağına karşılık devraldığını belirten davalının banka olmasının yapılan işlemleri mutat ödeme vasıtası haline getirmeyeceği- Davalı borçlular ile davalı banka arasında daha önceye dayalı ticari ilişkinin varlığı ile iptali istenen taşınmaz devirlerinin dayanağını oluşturan günlü protokolün temlik eden davacı ... tarafından imzalanmamış olduğu değerlendirildiğinde, alacağını davalı borçluların içinde bulunduğu mali durum nedeniyle tahsil edemeyen davalı bankanın iptali isteğine konu tasarruf sırasında, davalıların içinde bulunduğu mali durumu ve ızrar kastını bilmediği veya bilebilecek durumda olmadığından da söz edilemeyeceği- Davanın İİK'nun 277 ve devamı madde hükümlerine dayanılarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu doğru bir biçimde değerlendirilerek sadece dava tarihinden önce başlatılan icra takiplerine konu alacaklar bakımından hüküm tesis edilmiş olmasında hatalı herhangi bir durum tespit edilemediği
Davalının savunması doğrultusunda dava konusu parselin tevhid işlemlerinden sonra hangi parsele geldiği tespit edilerek, davalı tarafından "dava konusu gayrimenkul ve diğer 2 parsele üzerine iş merkezi kurulduğunun" beyan edilmesine göre söz konusu iş merkezinde davalıya düşen tüm taşınmazların ve hisselerin belirlenmesi ve sonucuna göre iptal davasında karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu gayrımenkulde davalının kiracısı olduğunu beyan eden şahıs ile davalı borçlu arasında tanışıklık ilişkisi bulunduğunun dosyaya ibraz edilen belgelere göre ispatlanmış olmasına, davalının de davalı borçlunun arkadaşının oğlu olduğunun belirlenmiş olmasına, davalının İİK 280/1 hükmü gereğince davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre aralarındaki tasarrufun iptale tabi olacağı- Dosya içerisinde yer alan belgelere göre dava konusu gayrımenkulün dava dışı ipotek alacaklısı banka tarafından satın aldığının anlaşılmış olmasına ve davacı vekilinin talebini tazminata çevirmesine göre, icrai satışın yapıldığı icra dosyasının dosya arasına alınarak söz konusu ihale neticesinde ihale alacaklısının alacağını alıp almadığı, alacağını aldıktan sonra bakiye bedel kalıp kalmadığının araştırılması, bakiye bedel kalması halinde söz konusu bedelin tazminat olarak tahsili yönünde karar vermesi, bakiye bedel kalmaması halinde icrai satışı yapılan gayrımenkul ile ilgili konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken icrai satış ile satıldığı belli olan gayrımenkul ile ilgili yazılı olduğu üzere karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı borçlu ve üçüncü kişinin aynı köy nüfusuna kayıtlı ve facebookda arkadaş olmaları haricinde aralarında "akrabalık ilişkisinin bulunduğu" da iddia edildiğinden, mahkemece bu akrabalık hususu araştırılarak tasarrufun iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı 4. kişi konumundaki şirketin yetkilisinin davalı üçüncü kişiden önceden at aldığı, şirket yetkilisine ait atlar ile ile davalı borçluya ait atların aynı antrenör tarafından çalıştırıldığı gözetildiğinde,  davalı 4. kişi konumunda olan şirketin  at yetiştiriciliği yapan davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu- Dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde, dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerektiği-
Davacıların farklı olduğu, davalıların ve dava konusu gayrimenkullerin aynı olduğu Yargıtay ilamında; 'borçlunun annesi ile davalı üçüncü kişinin eşinin anneannesi arasında kardeşlik ilişkisinin bulunduğu anlaşıldığından, İİK madde 280/1 hükmüne göre bu davalının, borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu, davalı üçüncü kişinin kardeşlerinin davalı borçlu kredi borçlarına kefil olduğu ve dava dışı asıl borçlu şirket ile ticari ilişkisi olduğu ve davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin kardeş arasında ticari ilişki olduğu anlaşıldığından, İİK 280/1 hükmüne göre davalı üçüncü kişinin davalı borçlu durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu; facebook kayıtlarına göre davalı üçüncü kişi ile davalı borçlunun arkadaş oldukları, ayrıca asıl borçlu dava dışı şirketle ilgili facebook kayıtları incelendiğinde de davalı üçüncü kişinin arkadaşlığının bulunduğu, davalı borçluların şirketi ile davalı üçüncü kişinin şirketi arasında cüzi de olsa ticari ilişki olduğu, davalı borçlular ile davalı üçüncü kişinin mali müşavirlerinin de aynı kişi olduğu anlaşıldığından, İİK 280 hükmüne göre üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu" belirtildiğinden, eldeki davada da tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Sentlere dayalı takip yapan davacının rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yaptığı takipte rehinli malların paraya çevrilip çevrilmediği, taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise davacının bu mallardan alacağını tahsil etme imkanı bulunup bulunmadığı yani borçlunun aciz halinin varlığının tesbiti gerektiği- Bir başka icra dosyasındaki alacak yönünden de aynı tasarrufların iptalini istenmesinin davanın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve bu konuda ıslah yapılabileceği, ancak, İİK 284 ve 280/1 son cümlesine göre 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan, bu icra dosyası ile ilgili davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişi davalı bankanın lehine ipotek bulunan taşınmazları davalı borçlu şirketin kredi borcuna karşılık satın alması halinde, alacağına karşılık taşınmaz devrinin "mutad ödeme" olarak kabulü gerektiği- Taşınmaz satışı iptal edilse dahi ipoteğin devam edecek olduğu, ipoteklerin muvazaalı kurulduğunun iddia ve ispat edilemediği, mal kaçırma olgusunun net olarak ortaya konulamadığı ve ipotek dikkate alındığında taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir oransızlık da bulunmadığı gözetildiğinde tasarrufun iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı davacının, borçlu davalıların kendisine olan borçlarını ödeyemediklerini ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile başka isim altında kurdukları şirkete malvarlıklarını aktardıklarını öne sürerek yapılan işlemlerin iptalini talep ettiği fakat dava dilekçesi ve beyan dilekçelerinde hangi borçlular hakkında hangi danışıklı işlemler ile alacaklılardan mal kaçırdıklarını tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklamadığı- Davacı alacaklıların tasarrufun iptali davasını açtıklarında borçlu davalıların hangi tasarrufi işlemleri ile mal kaçırdıklarını açıkça bildirmeleri dava şartının, hak düşürücü sürenin sağlıklı bir biçimde incelenebilmesi, adil yargılama hakkı çerçevesinde yargılamanın sürdürülebilmesi ve silahların eşitliği ilkesi gereğince savunmanın buna göre yapılabilmesi için gerekli ve zorunlu olduğu-