Yargılama sırasında dinlenen tanıklar beyanları ile davalının ifadesi arasında çelişki bulunduğundan, mahkemece öncelikle davalı borçlu ve 3.kişinin ne iş yaptıklarının saptanması, şirketlerinin bulunması halinde bu şirketlere ait ticari defterlerin getirtilerek davalılar arasında bir ticari ilişki bulunup bulunmadığının bilirkişi vasıtasıyla incelenerek tespit edilmesi ve sonucuna göre davalı 3.kişnin davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Davalı 3. kişi uzun yıllardır Almanya’da yaşamışsa da; dava konusu gayrımenkulleri satın almadan önce davalı borçlunun babası ile işlem yaptığının anlaşılmasına, dava konusu gayrımenkulleri emlakçı kanalı ile aldığını beyan etse de söz konusu yerlerin davalı borçlu yeğenine ait olduğunu bildiğini beyan etmesine, davalı borçlunun halası olması sebebi ile davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğunun da anlaşılmasına ve bu durumun aksinin de ispat edilememiş olmasına göre, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı şirketin alacağını zararına hareket eden şirketlerden müşterek ve müteselsilsen tahsilini talep ettiği davada, savacının davalı A.Ş. ile aralarındaki makine satış sözleşmesinden kaynaklı olarak ödenmemiş alacağının tahsiline karar verilmesi gerektiği- Anılan sözleşmesinin tarafı olmayan diğer davalıların sözleşmeden kaynaklı bir yükümlülüklerinin bulunmadığı- Davalıların el birliği içinde davacının zararına hareket ettiğinin davacı tarafça ispat edilemediği- Davanın davacı taraf iddiası ve talebi doğrultusunda İİK'nın 277 vd. maddeleri gereğince tasarrufun iptali istemi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği düşünülse de, davacı tarafça iptalini istediği tasarrufun, davaya konu edilen borcun doğumundan sonra gerçekleştirildiğini ispat edemediği ve davacının İİK'nın 280. madde gereğince zarar verme kastını da ispat edemediği, davalıların açık muvafakatinin bulunmaması nedeniyle davacının iddiasının genişletilmesi mahiyetinde bulunun beyanları kapsamında İİK'nın 277 vd. hükümleri gereğince değerlendirmenin de zaten yapılamayacağı-
Tasarrufun iptali davalarında, üçüncü kişi-davalının, "borcun gerçek olmadığı iddiası" ve "muvazaanın varlığı" yönündeki savunmasının araştırılması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlanırken bu alacaklının alacağının şeklen varlığının değil, gerçekliğinin amaçlandığı- Dava konusu alacağın dayanağı olan senetlerin elden verilen nakit meblağlara istinaden düzenlendiği iddia edilmişse de senetlere konu meblağların yüksekliği (485.000 TL ve 250.000 TL) gözetildiğinde elden nakit olarak davalı borçluya elden teslim edilmesi hayatın olağan akışına uygun gözükmediği- Öncelikle davacının davanın dayanağı olan senetlere konu nakit parayı verebilecek durumu olup olmadığının belirlenmesi için ne iş yaptığının ve mali durumunun araştırılması, akabinde davalı borçlunun, dava dışı AŞ ortaklarından olduğu gözönüne alınarak dosya içerisine ticaret sicil kayıtları da getirtilerek, şirketteki konumunun belirlenmesi, dava konusu alacağın dayanağı olan senetlerin düzenleme tarihlerindeki hem şahıs hem de şirket adına para girişi olup olmadığının ilgili bankalardan araştırılması ve sonucuna göre davacının alacağının gerçek olup olmadığı belirlenmesi gerektiği-
Davalı borçlunun iş yerinin devredilmesine göre söz konusu tasarrufun; İİK’nın 280/son maddesi gereğince, ticari işletme devri mahiyetinde olup olmadığı tartışılmaksızın ve davalı 3. kişi ile davalı borçlunun faaliyet alanı aynı olan asansör işinde olduğu hususu dikkate alınmaksızın mahkemece yazılı olduğu şekilde hüküm tesisinin isabetli olmadığı- Mahkemece davacı alacaklı tarafından, gayrimenkulün devredildiği 4. kişi ve 5. kişi konumundaki kişilerin kötü niyetli olduğunun ileri sürülmesi halinde adı geçenlerin davaya dahil edilip edilmeyeceği hususunda seçimlik hakkının hatırlatılması, davaya dahil ettiği takdirde 4. kişiye ve 5. kişiye tebligat yapılarak davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, aksi halde üçüncü kişi yönünden davanın tazminata dönüştüğü kabul edilerek tarafların iddia ve savunmaları dinlenip, delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tanık anlatımlarından davalı adına olan ticari işlerin kocası tarafından yürütüldüğü, taşınmazı satın alan 3. kişinin davalının kocası ile ortak olduğu anlaşıldığından, üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerekeceği-
Davalı 3. kişi tarafından da kabul edilen davacı tanığının beyanına göre taraflar arasındaki satışın gerçek ve borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunun kabulü gerektiği- Bozma ilamında da belirtildiği üzere, borçlu ve üçüncü kişinin önceden de birbirlerini tanıdıklarının, nitekim 3. kişinin taşınmazı satın aldığı gün borçluya kiraya verdiği ve 26 aylık kira bedelinin satış bedeline mahsubu konusunda davalıların mutabakata vardıklarının anlaşıldığı, bu kadar uzun bir süre için böyle bir anlaşma yapılmış olmasının yaşam deneyimlerine uygun olmadığı gibi tarafların önceye dayalı yakınlıkları olduğunu da teyit ettiği-
Davalı 3. kişinin cevap dilekçesindeki ifadeleri ile tanıkların beyanlarından; dava konusu teknenin borçluya ait olduğunun, onun tarafından yaptırıldığının, davalı üçüncü kişinin ise onun taşeronu olduğu ancak davalı üçüncü kişinin teknenin işçilik alacaklarına karşılık olarak kendi adına tescil edildiğini iddia ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece davalı 3. kişinin ifadesinde geçen tekne faturalarında ismi geçen şahıs da dinlenerek, dava konusu teknenin kendisi tarafından nasıl ve hangi aşamaya kadar yapıldığı, sonrasında davalı 3. kişinin bu tekne yapımı için gereken işçilik ücretinin ne olduğu ve malzemenin nasıl temin edildiği gibi hususlarda beyan, belgeler alınarak gerekirse bu belgelere göre konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile 3. kişinin bu tekne için işçilik bedeline göre teknenin tamamını adına tescilinin yerinde olup olmadığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre , borçlunun kendisine ait olan teknenin mal kaçırma amacı ile üçüncü kişi adına tescil edilip edilmediği değerlendirilerek, değerlendirmenin bu yönde olması halinde diğer davalıların borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı, kötüniyetli olup olmadıkları, İİK'nun 283/2.maddesi gereğince davanın bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu ve 3. kişinin Giresun Keşap İlçesi Yoliçi Mahallesi nüfusuna kayıtlı oldukları, davalı 3.kişinin Yoliçi Mahallesinde, davalı borçlunun ise dava konusu taşınmazda ikamet ettiği, yargılama sırasında davalı 3.kişi ...’ın diğer davalı borçluyu aynı köylüsü olması nedeniyle tanıdığını, 20-25 yıllık arkadaşı olduğunu beyan ettiği anlaşıldığından, mahkemece, davalı 3.kişi ...’ın İİK’nun 280/1.maddesi kapsamında borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Güçlü delil niteliğinde olan diğer Yargıtay ilamında belirtildiği üzere, davalı borçlular ile davalı üçüncü kişinin hemşeri olması, davalıya dava konusu iki taşınmaz dışında toplam yedi taşınmaz satılması, emekli öğretmen olan kişinin kısa sürede borçlu ve kardeşinden yedi taşınmaz alması, dava konusu iki taşınmazın satılmasına rağmen halen bedelsiz olarak borçlunun kullanımında olması dikkate alındığında ve bu dava dosyasına konu bazı gayrimenkuller yönünden de bedel farkının bulunduğu anlaşıldığından, dava konusu tüm taşınmazlar yönünden davanın İİK'nun 280/1 maddesi gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-