Aynı mevkide taşınmazlarının bulunmasının iptal nedeni olamayacağı nedeniyle dava reddedilmiş ise de davalının uzun yıllardır bölgede hayvancılıkla uğraştığı ve satın alınan taşınmazın ait olduğu köyün nüfusu da nazara alındığında borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu, tasarrufun iptali gerekeceği-
Alacağa mahsuben yapılan satışların da koşulları varsa İİK. 279. maddesine göre iptal edilebileceği- Davalılar ile borçlu arasında ticari ilişki ve tanıdıklık olduğu anlaşıldığından davalı borçlunun, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini diğer davalıların bilip bilmedikleri ya da bilebilecek durumda olup olmadıklarının araştırılması gerekeceği-
Davalının , borçlunun babası olduğu ve bu derece akrabalar arasında yapılan tasarruflar bağışlama hükmünde sayıldığı ayrıca davalı baba, borçlu kızının alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğundan tasarrufun iptali gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde, ancak borçlunun tasarrufu kadar iptale karar verileceği; taşınmazın tamamı üzerinde haciz yetkisi tanınmasının hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen değeri arasında misli fark bulunduğundan, bu durumda tasarrufun iptale tabi olduğu- Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptâl edilmesi gerekeceği-
Davalı şirketlerin ortak yapısı gözönüne alındığında, aralarında organik bağ bulunduğu, davalı üçüncü kişi şirketin borçlu şirketin durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle tasarrufun iptaline, davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Alacağa mahsuben yapılan taşınmaz satışlarının İİK. mad. 279/2 gereğince iptale tabi olduğu- Davalı borçlu hakkındaki icra takibi devam ettiğinden, hükmedilen tazminattan sadece davalı 3. kişinin, davacının takip konusu dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak sorumlu olduğu- Kötüniyetli olduğu ispatlanamayan 4 . ve 5. kişi yönünden tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği-
Davacı vekili tarafından sunulan mesaj örneklerinden davalıların bir kısmının hemşeri olduğu ve ayrıca tanıştıklarının anlaşıldığı, taşınmazın gerçek bedelinin çok altında bir fiyatla satıldığı, söz konusu satışların mal kaçırmaya yönelik olduğu, takip dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olarak tasarrufun iptali gerekeceği-
Davanın 6183 sayılı AATÜHK'nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olması halinde, bu tür davaların Yasanın 25. maddesi  ile İİK'nun 282. maddesi gereğince borçlu ve onunla hukuki işlemde bulunan üçüncü kişiler aleyhine açılacağı, borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişi iptale tabi tasarrufu dördüncü kişiye devretmişse, davacının dördüncü kişinin kötüniyetli olduğu iddiası ile davasını ona karşı da yöneltebileceği, kötüniyetli dördüncü kişiye  dava açılmaması veya kötüniyetinin ispatlanamaması halinde 6183 sayılı Yasanın 31. maddesi gereğince davalı üçüncü kişi dava konusu mal, hak ve değerleri elinden çıkarmış ise elden çıkardığı tarihteki değerini nakten ödemekle yükümlü olduğu- 6183 s. Kanununa dayalı açılan davada, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına, maktu vekalet ücretine hükmedileceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedeli arasında misli fark olduğu, davalıların uzun süredir birbirini tanıdığı ve ticari ilişki içinde oldukları bu nedenle satışın gerçek olmadığı-
Dava konusu taşınmaz hakkında bilirkişi tarafından belirlenen piyasa değeri ile tapudaki satış bedeli arasında misli fark bulunmadığı, taşınmazın ipotek veya hacizle alınması durumunda ise tapudaki satış bedeline mevcut ipotek ve haciz tutarının eklenerek misli farkın varlığının tespit edilmesi gerekeceği-