Davacının, tüketici kredisi sözleşmesinden doğan borcu nedeniyle, maaş hesabına konulan blokenin kaldırılması ve kesilen bedelin iadesi istemiyle açmış olduğu davanın reddine karar verilmesinin gerektiği-
Dava konusu taşınmazdaki payını tapu kaydındaki şerhlere rağmen, şerhin yerine getirdiği yükümlülük ile birlikte satın aldığı anlaşılan davacının somut olayda iyi niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği- Davacını kendi ağır kusuru nedeniyle uğradığı zarardan devletin kusursuz sorumluluğunun kabul edilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi tapuya tescil edilmemiş ve davalının dava konusu daireyi, davacıya ait olduğunu bilerek, davacının zararına hareket ederek ve muvazaalı şekilde satın aldığı iddia ve ispat olunamamış olduğu, kanunun iyi niyete sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin varlığı olduğu ve davalının TMK 1024 anlamında kötü niyetli üçüncü kişi olduğu kanıtlanamamış olduğu- Davacı arsa sahibi tarafından sözleşmenin feshinin talep edilmemesi, edilse dahi yüklenici tarafından edimi yerine getirilmiş olduğundan sözleşmenin geriye etkili feshinin de mümkün olmaması nedeniyle dava konusu bağımsız bölüme ait tapu kaydının ancak muvazaanın isbat edilmesi halinde mümkün olabileceği-
Banka tarafından davacıya türev işlemlerin riskinin bildirildiği, piyasalarda meydana gelebilecek dalgalanmalar neticesinde büyük zararlar edilebileceğinin kabullenildiği, dava konusu opsiyon teyidinde yer alan koşul ve tutarların taraflar arasındaki anlaşma kapsamında tanzim edilmiş olduğu nazara alındığında, opsiyon sözleşmesindeki koşulların genel işlem şartı niteliğinde bulunduğu söylenemeyeceği, davacının daha önce de uyguladığı türev ürünlerine yönelik olarak davalı banka ile imzaladığı sözleşmenin parçası niteliğindeki opsiyon teyitleri ile yapılan işlemler neticesinde zarar etmiş olduğu, davacının sözkonusu zararının davalı banka tarafından giderilmesi gerektiğinden bahisle eldeki davayı açmış olduğu anlaşılmakta ise de, davacının işbu davada hukuka aykırılığını ileri sürdüğü işlemler gerçekleştirilirken herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmemiş olduğu, sözleşmeye ek belgeler ve özellikle davacı tarafça imzalanan risk bildirim formlarında açık ve anlaşılır bir dille yapılan işlemlerin büyük risk taşıdığına yönelik uyarıların banka tarafından yapılmış olduğu, davacının bir kısım işlemden kâr bir kısmından zarar etmiş olduğu, bu husustaki riskini ve opsiyon işlemlerinin kapsamını ve niteliğini bilebilecek durumda bir tacir sıfatına haiz olduğu gibi, daha öncesinde de aynı tür sözleşme ve opsiyon işlemleri yapmış olması karşısında tezgahüstü türev araçlarına ilişkin bilgi sahibi olmadığına ve banka tarafından yeterince bilgilendirilmediğine ilişkin iddiasının dosyadaki bilgi ve belgelerle göre ispat edilememiş olduğu gözetildiğinde davanın esastan reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
"Yolsuz tescil”, “avans tapu” kavramları- 6331 s. K. m. 22 uyarınca "tescil ve şerhten sonra ayni hak iktisapları ileri sürülemeyeceğinden", birleşen dosya davacısının tapu devrinin "avans" niteliğinde olması ve davacının hakkının tescil veya şerhten sonra doğmadığı, aksine davacının hakkının taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre baştan beri var olan bir hak olduğu anlaşıldığından, birleşen dava konusu bağımsız bölüm bakımından tapu iptal tescil talebinin, taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi hükümlerine değerlendirilmesi gerektiği-
Vekaletin kapsamının, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirleneceği, vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil ilgili kanun uyarınca sorumlu olacağı, bu sorumluluk TBK.'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğunun esas alınacağı, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK.'nin ilgili maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerektiği, açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan BAM kararının onanması gerektiği-
Vekilin, vekâlet veren davacının talimatına uygun davranmayarak sadakat ve özen borcuna aykırı hareket ettiği hususunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği-
Davacı tanıklarının beyanlarından; temlike esas vekaletnamelerin dava dışı farklı bir taşınmazın satışı için düzenlendiği, dava konusu taşınmazın temlik edildiğinin sonradan öğrenildiği, satış bedelinin davacı ... ve bir kısım davacıların mirasbırakanı ...'e ödendiği savunmasının usulünce kanıtlanamadığı, vekil ...'nin vekalet görevini kötüye kullandığı, vekilin eşi ve aynı zamanda dava konusu taşınmazda miras payı bulunan davalı ...'in durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, davalı ... ve vekil ...'nin el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıları zararlandırdıkları sonuç ve kanaatine varılmakla, tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazların gerçek bedellerinin çok altında değerlerle miras bırakanın oğlu vekil tarafından davalıya satıldığı, bedelinin miras bırakana ödendiğinin de kanıtlanamadığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı ile vekilin tanışıklığının bulunduğu, aynı yerde oturmaları nedeniyle görevinin kötüye kullanıldığını bilebilecek durumda olduğu, vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ederek miras bırakanı zararlandırdıkları görüldüğünden iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği-
Taşınmaz satış bedelinin tapuda düşük gösterilmesi vekalet görevinin kötüye kullanıldığını göstermeye yeterli olmayıp; davacı vekil ile davalı ilk elin, el ve işbirliği içerisinde hareket ederek vekalet görevinin kötüye kullanılıp kendisini zararlandırdığını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-