8. HD. 25.09.2018 T. E: 2016/8266, K: 16156-
8. HD. 13.09.2018 T. E: 2016/7876, K: 15673-
Davaya konu taşınmazların davalının babası adına kayıtlı iken tarihinde satış yoluyla davalı eşe devredildiğinin anlaşıldığı, davalının babası tarafından satış gibi işlem yapıldığı ve yapılan devir evlilik birliği içerisinde gerçekleşmiş ise de; bir fiili karine olarak, hayatın olağan akışına göre eşlerden birinin anne veya babası tarafından yapılan bu gibi malvarlığı devirleri karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirildiği, bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını, tasarrufun karşılıksız kazandırma olmayıp karşılığı verilerek elde edilmiş bir edinim, yani gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eşin; başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlaması gerektiği-
Katılma alacağına ilişkin davada, taşınmazlar için 01.01.2002 öncesi ve sonrası ödeme yapılıp yapılmadığı ve ödeme varsa miktarları netleştirilerek uygulanacak mal rejiminin ilke ve esasları doğrultusunda dosya kapsamındaki mevcut bilgi ve belgeler de gözetilerek, gerekirse konusunda uzman bilirkişiden rapor aldırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
8. HD. 05.07.2018 T. E: 2016/574, K: 15016-
8. HD. 05.06.2018 T. E: 2016/4245, K: 13676-
Satış vaadi sözleşmesine göre taşınmazın bedelinin evlilik birliği içinde ödendiği anlaşıldığından, taşınmazın evlilik birliği içinde edinildiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Tasfiyeye konu edilen malvarlığı şirket olduğu takdirde, şirketin mal rejiminin sona erdiği andaki durumu; o tarihteki ekonominin genel gidişatı, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün konumu, büyüklüğü ve büyüme hızı, tasfiyeye konu şirketin bilanço değerleri, şirketin kullandığı teknoloji, makine ve tesisatın durumu ile araştırma geliştirme faaliyetleri (ARGE), ürettiği hizmet ve ürünleri pazarlama ile rekabet gücü, müşteri portföyü, organizasyonu ile yönetim kadrosu büyüme potansiyeli, şirketin değerlendirme anındaki satışlarına, kazançlarına, siparişlerine, nakit akışlarına ve finansal durumuna göre geleceğe ilişkin tahminler, kar dağıtım politikası, gelecekte planlanan sabit kıymet yatırımları, stratejisi, ekonominin genel arz ve talep kuralları göz önünde bulundurularak belirleneceği-
Birlikte görülen mal rejimi ile boşanma davasında her iki davanın da feragat nedeniyle reddine karar verilerek kesinleşmesinden sonra buradaki feragat beyanının, daha sonra açılan eldeki mal rejimi davasında dikkate alınıp alınamayacağı- TMK. mad. 225/2 uyarınca, eşler arasındaki mal rejiminin, kabulle sonuçlanan boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olduğu ve dolayısıyla daha önce yapılan beyanın, doğmamış haktan feragatin hukuki sonuç doğurmayacağına ilişkin kural gereğince, eldeki davaya bir etkisinin bulunmadığı- Davacının boşanma ile birlikte açtığı mal rejimine ilişkin davanın yargılaması sırasında mahkemeye sunduğu dilekçede yer alan beyanlarının mahkeme içi ikrar niteliği taşımadığı, davacının eşi ile tekrar birlikte yaşamaya başlaması nedeniyle evlilik birliğinin yürütülmesini sağlamak amacıyla davasından vazgeçtiği, davacının bu davranışının genel hayat tecrübelerine uygun olduğu, bu nedenle de bu beyanın klasik anlamda ikrar niteliği taşımayıp, feragat beyanının gerekçesine ilişkin açıklamalar niteliğinde olduğu- Mahkemece feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu, davacının bu mallarda hak sahibi olmadığını beyan ettiği ve haklarından vazgeçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davacının vermiş olduğu dilekçe içeriğinin, doğmamış haktan feragat niteliğinde olmadığı, davacının yaklaşık üç yıl önce mahkemeye sunduğu dilekçede, bu davanın konusu olan para ve mallarda kendi hakkının olmadığının imzalı dilekçe ile bildirilmesinin mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, kesin delil teşkil ettiği"  şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Taraflar arasında taşınmazın devir tarihinden evvel tartışmalar bulunduğu, uyguladığı şiddet sebebiyle davalının evden uzaklaştırıldığı, tartışmalar sonrası davalının Cumhuriyet Savcılığına şikayet edildiği dikkate alındığında, TMK. mad. 229/2 gereğince davalının kardeşine yaptığı devrin, taşınmazın tasfiyede dikkate alınmasını engellemeyeceği, eklenecek değer olarak dikkate alınmasının yerinde olduğu ve bu durumda taşınmaz her ne kadar boşanma öncesi devredilmiş ise de, mal rejiminin sona erdiği nitelikleri itibariyle karar tarihine en yakın değeri üzerinden belirlenecek piyasa sürüm değeri artık değer kabul edilip, yarısı oranında katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği- Diğer mesken ise, 2006 yılında aidatlarını ödeyemeyen bir kooperatif üyesinden satın alma yoluyla devralınarak, aidat ödemeye devam edilmesi neticesinde 16.12.2009 tarihinde, edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde davalı adına tescil edilmiş, 21.11.2012 tarihinde arkadaşına devredilmiş olup, aksi ispatlanamadığından, kural gereği edinilmiş mal olarak kabulü gerektiği- Bu taşınmazla ilgili gerek borç alındığından, gerekse bankadan 48 aylık kredi çekilerek ödendiğinden, taşınmazın satışı ile elde edilen paranın gerek Almanya'daki gerekse Türkiye'deki borçların ödenmesinde ve lüks harcamaların karşılanmasında kullanıldığından bahsedilmekte ise de, bu savunmaya ilişkin herhangi bir bilgi ve belge olmadığına, davalı tarafça savunmaya ilişkin herhangi bir delil sunulmadığına, bu husus diğer delillerle de ispatlanamadığına göre, savunmaya itibar edilmemesinin yerinde olduğu- 48 aylık kredinin son taksiti de mal rejiminin sona erdiği tarihten önceye isabet etmekte olup, çalışma karşılığı elde edilen gelir de edinilmiş mal olduğundan, bu durumun da edinilmiş mal olma niteliğini değiştirmeyeceği-