Takip dayanağı ilamda müştereken ve müteselsilen tahsil hükmü bulunmadığından hüküm kısmında adı geçen davalıların bu alacak kalemleri yönünden eşit olarak sorumlu olduklarının kabulü gerekeceğinden, borçlunun şikayetinin kabulü ile icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde şikayetin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Takibe dayanak ............. İdare Mahkemesinin .............. sayılı ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu sabit olup, temyiz inceleme tarihi itibariyle de henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, ilgili yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı değerlendirildiğinde; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine takibe dayanak ilamın takibe konu edilmesi için kesinleşmesine gerek olmadığından Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak yerel Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ..................... sayılı ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu sabit olup, temyiz inceleme tarihi itibariyle de henüz kesinleşmediğinin anlaşıldığı, yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı değerlendirildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı üzerine takibe dayanak ilamın takibe konu edilmesi için kesinleşmesine gerek olmadığı anlaşıldığından, mahkemece bu husustaki şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacıya teslim edilecek ürünlerin üç yıl garanti kapsamında olduğu, bakım- onarım sözleşmesi gereğince donanım arızaları için arıza giderme süresinin PTT'ce firmanın çağrı merkezine faks ile arızanın bildirildiği andan, firmanın arızalı cihazı teslim aldığı PTT birimine cihazı tam çalışır halde teslim ettiği ana kadar geçen süre olacağı ve bu sürenin 48 saat olduğu, bu sürenin aşılması durumunda ceza hükümlerinin uygulanacağı, sözleşmede uygulanacak cezanın hesaplanması yönteminin gösterildiği, hükme esas bilirkişi raporundan 26/05/2004 teslim tarihine göre 3 yıllık garanti süresinin 26/05/2007 tarihinde sona ermiş olduğu, bakım ve onarım sözleşmesi gereğince arıza bildiriminde 48 saatlik sürenin geçirilmesi halinde gecikme cezasının uygulanması gerektiği, mause ve klavyenin kullanıma bağlı olarak arızalanabileceği, dosyaya kazandırılmış olan arıza bildirim formları(taraflarca sunulan formlar karşılaştırılmak suretiyle) esas alınarak yapılan hesaplamada mause ve klavye arızaları nedeniyle geçen süre dikkate alınmayıp bu cihazların bire bir yenisiyle değiştirileceği kabulune göre arıza bedelinin belirlendiği, diğer monitör ve kasa arızalarıyla ilgili olarak ise gecikilen günler için yapılan ceza hesabında maksimum ceza miktarının cihaz bedelini aşmayacak şekilde hesaplandığı, garanti süresi geçtikten sonra davalıya bakım ve onarıma verilmiş olan cihazlarla ilgili (monitör, kasa, mause ve klavye) gecikme cezasının hesaplanmadığı, bakım ve onarımı davalı tarafça geç gerçekleştirilen arızalar için davacının davalıdan 15.833,56 USD gecikme cezası talep edebileceği belirli olduğu, hükme esas alınan raporun denetime elverişle ve hükme esas almaya uygun olduğu- Eser sözleşmesindeki cezai şartının yabancı para birimi ile belirlenebileceği- Dava tarihindeki kur üzerinden vekalet ücreti hesaplanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı- "Mahkemece yabancı para cinsinden hüküm kurulduğundan, vekâlet ücretinin de döviz alacağının karar tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı ve yine karar tarihindeki AAÜT dikkate alınarak hesaplanması gerektiği" görüşünün benimsendiği- "Yabancı paranın değeri serbest kur rejimi nedeniyle sürekli değiştiğinden, yasal sınırların belirlenmesinde ve vekalet ücretinin takdirinde hüküm tarihinin esas alınması gerektiği, hükmolunan şeyin gerçek ve güncel değerini yansıtması, taraflara yüklenen hak ve borçların yabancı paranın hüküm tarihinde TL karşılığının olacağı ilam icra dairesi aracılığıyla infaza verildiğinde; bu değerin esas alınacağı gözetildiğinde, gerek vekalet ücreti gerekse genel olarak parasal sınırların belirlenmesinde kullanılan ölçütlere göre temyiz sınırı ve harç bakımından yabancı paranın karar tarihindeki kur karşılığının esas alınması gerektiği" görüşünün de benimsendiği-
Asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, kararın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin takip talebinde gösterilen asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile tebliğinin usul ve yasaya uygun olduğu, "takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâletname ibraz edilmemişse , ödeme emrinin asıla tebliği gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
7176 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 04.11.1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 14. maddesinde; “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 4.11.1983 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiilî el konulması veya hukuki el atılması sebebiyle mülkiyet hakkından doğan taleplere dair bedel ve tazminata ilişkin davalarda verilen mahkeme kararları kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takipleri kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durdurulur. Aynı Kanunun 22/1-b maddesi gereğince Kanun yayımı tarihinde, yürürlüğe girer” düzenlemesinin yer aldığı- Temyiz incelemesi sonrası kanun değişikliğinin yapıldığı ve yürürlüğe girdiği, şikayete konu takip tarihinin 31.05.2019 olup, 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 14. maddesinin yürürlük tarihi olan 12.06.2019 tarihinden önce olduğu, alacaklı tarafından takip başlatılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, İcra Müdürlüğünce takibin durdurulmasına dair verilen kararın isabetli olduğu, takip durdurulmuş olmakla durdurma kararından önceki hacizlerin fekkine dair yasal düzenlemede bulunmadığı-
Takibin dayanağı olan ilamda davalılar aleyhine tek bir destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiş olmasına rağmen, icra emrinde ise bu alacak kaleminin her iki borçludan ayrı ayrı talep edildiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece taleple bağlı kalınarak icra emrinin buna göre düzeltilmesi ve fazla talep edilen kısım yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Takibe konu ilam TMK 1007. maddesi kapsamında alacaklıya ait tapu kaydının iptali ve orman vasfı ile tapuya kayıt ve tesciline ilişkin karar nedeniyle tazminata ilişkin olup bu kararın icrası için kararın kesinleşmesinin gerekmediği ve bu nedenle karar tarihinden itibaren hükmedilen tazminata yasal faiz işletilebileceği-Anayasa'nın 46/son maddesine göre kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan artırma bedellerine kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanacağı öngörülmüşse de, takibe konu ilamda hükmedilen tazminat kararı için de söz konusu faiz oranının kıyas yolu ile uygulanmasının mümkün olmadığı, takibe konu ilamda başka bir faiz oranına hükmedilmediği takdirde yasal faiz uygulanması gerektiği, hükmün icra mahkemesince yorum yolu ile değiştirilemeyeceği-
2577 sayılı Kanun uyarınca; takip alacaklısının kararın tebliğ tarihinden takip tarihine kadar geçen süre için tecil faizi talep etmesinde ve ilamın infazı için kesinleşmesine gerek olmayan ilamlardan olması hasebiyle alacak kalemlerine faiz işletilmesinde herhangi bir yasal engel bulunmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda şikayete konu edilen banka hesabında vergi, resim ve harç gelirleri dışında kişi isimleri, tarih ve tutarı belirtilmek sureti ile bir kısım paraların aktarıldığı, ekstre borç tahsilatı açıklamalı ödemelerin de bulunduğu, vergi, resim, harç dışındaki ödemelerin kaynağına dair alacaklı tarafça bir delil ibraz edilmediği, ispat yükü üzerinde olan alacaklı tarafından bu paraların haczi kabil olmayan para olduğunun ispatlanamadığı, bu durumda havuz hesabı oluşturulduğunun kabulünün gerektiği, haczedilmezlik şikayetine konu hesaba ilişkin belediye meclisince kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkili olmadığı- Takip dayanağı kamulaştırmasız el atmaya ilişkin ilam olup; idarenin kamulaştırmasız el atma eyleminin 1983 yılından sonrasına ait olup olmadığı konusunda belge ve bilgi bulunmadığından el atma eyleminin 1983 sonrası olduğunun kabulünün gerektiği, takip tarihi olan 28.12.2020 tarihinden önce ilamın 03.12.2020 tarihinde kesinleştiği, 6487 sayılı Yasa ile değişen 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas - 2014/176 sayılı kararı ile iptal edilmiş olmakla uygulanırlığı kalmadığı, böylece 1983 yılından sonraki el atmaya ilişkin kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların infazında borçlunun gayrimenkul, menkul, hak ve alacakları ilgili haciz yasağının mevcut olmadığı, takip başlatılmadan önce takip konusu ilam kesinleştiğinden 7327 Sayılı Kanun'un 21. maddesi ile 2942 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici 16. maddesinin de somut olayda uygulanmayacağı, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı-