Davalı-karşı davacı erkeğin de annesine müşterek konutun anahtarını vermek suretiyle manevî bağımsızlığa haiz konut temin etmediği ve fiili ayrılık döneminde müşterek konutun kilidini değiştirmek suretiyle kadının eve girmesine engel olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı-karşı davalı kadının, annesine müşterek konutun anahtarını vermek suretiyle manevî bağımsızlığa haiz konut temin etmeyen ve fiili ayrılık döneminde müşterek konutun kilidini değiştirmek suretiyle kadının eve girmesini engelleyen davalı-karşı davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu, taraflar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup olayların akışı karşısında her iki tarafın da dava açmakta haklı olduğu-
Boşanma kararı kesinleşmeden evlilik ölüm ile son bulmuş olduğundan boşanma davasının konusuz kalmış olduğu-
Davacı erkeğin duruşmadaki “ kadının telefonuna “disk digger" isimli programı kurduğu, telefondaki silinen kayıtları geri getirdiği anlaşıldığından eşinin telefonuna yüklediği program ile elde edilen görüşme kayıtlarının hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olduğu- Bu delil ile kanıtlanmak istenen vakıa kadına kusur olarak yüklenemeyeceği- Bozma ilamına uyulmasına karar veren bölge adliye mahkemesinin boşanma davası hakkında yeniden hüküm kurması gerekirken ilk derece mahkemesinin red hükmünü ilk kararı ile kaldırdığını dikkate almaksızın hüküm tesis etmesinin doğru olmadığı-
Tedbir nafakası talebinin reddine ilişkin kısmın yıllık tutarı karar tarihindeki temyiz sınırı altında kaldığından bağımsız tedbir nafakası talebinin reddedilen kısmına ilişkin kararın kesin olduğu- Erkeğe kusur olarak yüklenen çocuğun bakımı sırasında gerçekleşen vakıaların sonrasında tarafların birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu nedenle bu vakıaya dayalı olarak kadının erkeğin davranışlarını affettiği yahut en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulünün gerektiği, yine erkeğin evden ayrılması sırasında kadının kardeşi ile yaptığı konuşmanın erkeğe kusur olarak sayılamayacağı, dolayısıyla erkeğe bu vakıaların kusur olarak yüklenemeyeceği- Tarafların belirlenen ve gerçekleşen kusurlarına göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan davranışları aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına zarar verici nitelikte olduğundan tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet kuralları gözetilerek erkek yararına uygun miktarlarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davalı kadının süresinde sunduğu cevap dilekçesiyle talep ettiği tazminat taleplerine yönelik istinaf talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, istinaf sınırlamasının hatalı yapılması ve bu hatalı sınırlandırmaya göre kadının tazminat taleplerine yönelik istinaf talebinin incelenmemesinin hatalı olduğu-
Davacı erkeğin ortak çocuğun eğitim giderlerinden davacı babanın sorumluluğunun kaldırılması talebinin reddine yönelik istinaf talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, istinaf sınırlamasının hatalı yapılması ve bu hatalı sınırlandırmaya göre erkeğin, ortak çocuğun eğitim giderlerinden davacı babanın sorumluluğunun kaldırılması talebinin reddine yönelik istinaf talebinin incelenmemesinin doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-
Davacının gösterdiği delillerle protokolün tasdik edildiği tarih ile dava tarihi arasında durumunda önemli bir değişiklik olduğu ve bu nedenle protokol hükümlerinin katlanılamaz hale geldiğini kanıtlayamadığı, tarafların durumunda önemli bir değişiklik de meydana gelmediğinden, uyarlama koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle davacının ortak çocuklar yararına hükmedilen iştirak nafakasının uyarlanması isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Erkeğe kusur olarak yüklenen “agresif davranışlar sergilemesi, eşinin kız kardeşi ve erkek kardeşine yönelik "şeytan, yılanın başı, erkek değil" gibi sözler söyleyerek hakaret etmesi” şeklindeki eylemlerden sonra tarafların evliliklerini devam ettirdikleri, birlikte yaşamaya devam ettikleri, kadının bu kusurlu davranışları affettiği en azından hoşgörüyle karşıladığı, affedilen ya da hoşgörüyle karşılanan bu vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği-
Daha önceden reddedilen ve temyiz kapsamı dışında bırakılarak kesinleşen boşanma davasında kusur belirlemesine ilişkin bir değerlendirme yapılamayacağı gibi kesinleşen hususlarda da yeniden hüküm kurulamayacağı- Yoksulluk ve iştirak nafakası talepleri ile maddi ve manevi tazminat taleplerini içeren karşı davanın boşanmanın ferisi niteliğinde olduğu- Karşı davadaki bu talepler bağımsız dava olarak açılsa da boşanmanın ferileri niteliğinde olduğundan boşanma hükmü olmadan değerlendirmeyeceği-
Boşanma kararı verilmesinden sonra hüküm henüz kesinleşmeden önce öldüğü anlaşıldığından konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek ve kusur belirlemesi bakımından davaya devam edilerek, sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda da bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-