Bozma öncesi verilen ilk kararda davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmiş olduğu ve boşanmanın reddi kararının temyiz edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmakla bozma sonrası davacı erkeğin davadan feragati nedeniyle yeniden boşanma davasının reddi yönünden hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-
2. HD. 15.05.2019 T. E: 674, K: 6077-
Davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunduğu, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekeceği-
Her ne kadar bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince, tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında; davacı erkeğin güven sarsıcı davranışlarının da bulunduğunun anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı erkeğin davalı kadına göre ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Gerçekleşen kusurlu davranışların aynı zamanda kadının kişilik haklarına da saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, kadın yararına TMK m. 174/1-2 koşullarının oluştuğu-
Dava dilekçesi ile tanık deliline dayanmayan davacı erkeğin tanıkları dinlenerek davalı kadına kusur yüklenmesinin doğru olmadığı-
Davacı kadının boşanma davasından feragat etmesinden sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmek amacıyla yeniden bir araya gelmeleri ve bir süre daha evlilik birliğinin sürdüğünün anlaşılması karşısında tarafların bu tarihten önce gerçekleşen ve kendilerine yüklenebilecek kusurlu davranışları da karşılıklı olarak affettiklerinin, en azından hoşgörü ile karşıladıklarının kabulü gerekeceği, affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların boşanma davasında taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği-
Mahkemece, davacı-karşı davalı kadın tarafından hakkında hüküm kurulmayan evlilik birliğinin sarsılması ve hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış davalarına ilişkin istinaf talebinde bulunulmadığı halde bölge adliye mahkemesince bu yön gözetilmeyerek kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Erkeğe yüklenen eşini aldattığı vakıasına yönelik tanık beyanları kadından duyuma ilişkin olup, kanıtlanmadığı gibi tanık beyanına göre kadının aktardığı bu vakıadan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirip bir süre birlikte yaşadıklarının anlaşıldığı, bu durumun, önceki yaşanan olaylardan dolayı eşlerin birbirlerini affettiklerini veya en azından hoşgörüyle karşıladıklarını göstereceği, bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- Davalı erkeğin kusurlu bir davranışı ispatlanamamış olup kusursuz olan eş aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceği- Mahkemece bozma kararma uyulmakla yoksulluk nafakası yönünden davalı erkek yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, usuli kazanılmış hak hususu gözetilmeksizin bozma üzerine verilen temyize konu kararda kadın için takdir edilen yoksulluk nafakasının artırılarak 250 TL'ye çıkarılması doğru olmadığı gibi, davacı kadının 200 TL yoksulluk nafakası talebi olduğu halde talep aşılarak aylık 250 TL. yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı tarafından açılan dava, münhasıran Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesine dayalı olup, akıl hastalığına dayalı bir davanın bulunmadığı, o halde tarafların delillerin evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası çerçevesinde değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekeceği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olup, kusurun ağırlığı tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1. maddesi uyarınca maddi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-