Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmadığından, alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması gerektiği- Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise, icra takibinin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği- Aleyhine açılmış bir dava bulunan şirkete ilişkin karar verilmemesinin hatalı olduğu-
Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı icra takibinde, borçlular tarafından takibin dayanağı olan kararın vekalet ücreti yönünden onandığına ilişkin icra emrinde yer alan bildirimin, icar takip tarihinden önce bozularak ortadan kalktığı iddia olunduğu için bu şikayet hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, çelişkili gerekçe ve gerekçe hüküm çelişkisi içerecek şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece, davacının yaralanması nedeniyle hesaplanan tazminat miktarından davacıya, davalı ... şirketi tarafından yapılan toplam ödeme miktarının güncellenmiş tutarının mahsup edilmesi daha sonra belirlenen bedel üzerinden hatır indirimi yapılması suretiyle sonuç tazminatın belirlenmesi gerekeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptâli ve tescil, iki ayrı icra takibinin bir kısmından borçlu olunmadığının tespiti (asıl dava) taleplerine ve (birleşen) arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptâli ve tescil taleplerine ilişkin dava- Tapu iptâl ve tescil talep edilen taşınmazların değerleri birden fazla bilirkişi raporu alınarak belirlenmiş olup, alınan bilirkişi raporları yeterli görülmediği taktirde yeniden bilirkişi raporu alınması yerine, dava ile direkt ilgisi olmayan ve başka bir mahkemede görülen icra dosyasındaki kıymet takdirine itiraz sebebiyle bir kısım taşınmazlar yönünden alınan bilirkişi raporundaki değerlere itibar edilerek yargılama giderlerinin hesap edilmesi ile yargılama giderinin, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği kuralına uyulmayarak, yargılama giderlerinin denetime elverişli şekilde dökümü yapılmaksızın belirlenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece birlikte ifa kuralı uyarınca tapu iptâl ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesine rağmen davalı arsa sahibinin harç ve yargılama giderlerinden gerekçesi açıklanmaksızın sorumlu tutulmasının da hatalı olduğu-
Nafaka ödemesine açıklama olarak "haram olsun" şeklinde not yazılması, dava tarihinden sonra olduğundan, bu davranışın, tarafa kusur olarak yüklenemeyeceği- Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde erkeğin istinaf talebinin kusur belirlemesine yönelik talebi uyarınca kısmen kusur düzeltilmesi yapıldığı halde, kararın hüküm kısmında erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı, bu çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
Elektriği fiilen kullanan kişilerin, abone ile birlikte tüketim bedelinden sorumlu olduğu- Abone davacının fiili kullanıcı davalılara şirkete yaptığı elektrik borcu ödemesine ilişkin rücu hakkı bulunduğu- Bedeli zamanında ödemeyerek artmasında kendi kusuru olan davacının, bu konuda davalılara ihbarda da bulunmadığı, bu nedenle davalıların gecikme zammından ve gecikme zammına uygulanan KDV sorumlu tutulamayacağı- Davacının rücu hakkı yalnızca fatura bedeli için olduğu- Davacının rücu alacağından müteselsilen sorumlu olan davalıların isimlerinin hüküm fıkrasına ayrı ayrı yazılması gerektiği-
İşçilik alacakları, prime esas kazançların SGK'ya eksik bildirildiği ve bu nedenle eksik emekli maaşının tahsiline ilişkin talebin, SGK'nın davaya dahil edilerek yeni oluşturulacak dosyada talepler hakkında usulüne uygun olarak yargılama yapılarak karar verilmesi ve işçilik alacaklarına ilişkin taleplerin de tefrik edilecek dosyanın sonucu beklenerek hüküm altına alınması gerektiği- Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkının olmadığı- Temyiz kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği-
İspat kurallarının zorlanan sınırlarının usul hukukunda yeni arayışlara yol açtığı ve bu anlayış ile oyaların tipik akışı, tecrübe kuralları gözönüne alındığında verilecek sonuçla ispatın gerçekleşeceğine ilişki ilk görünüş ispatının da kabul edildiği- “Neden böyle yapıyorsun” şeklindeki sözlerin amir durumundaki müdür yardımcısının görevi gereği söylediği ve rencide edici bir yanı olmadığı, müdür yardımcısının sorumlu olduğu personelin çalışmasını denetlemesi görevinin gereği olduğu- Doktor raporu fesihten iki ay sonra alınmış olup, davacı işçi mobbing yada başka bir haklı sebebini ispatlayamadığından, davacının kıdem tazminatı talebinin de reddi gerektiği-
Bozmadan sonra, önceki yargılama safhasının “kes, kopyala, yapıştır” tekniğiyle aktarılarak, kararın yazılması durumunda, sonuç itibariyle karar doğru olsa da, yazım şeklinin taraflardaki adalet duygusunu zedeleyecek nitelikte olduğu ve salt bu nedenle kararın tekrar bozulması gerekeceği-
İşçinin ücreti içinde vardiya primi, ikramiye, senelik izin ve bayram alacaklarının ödenmesi kararlaştırıldığından, part time çalışan işçilerin ayrıca Toplu İş Sözleşmesi'ndeki bu yardımlardan yararlanamayacağı- Tam süreli çalışan olduğu tespit edilen davacının, tam süreli çalışan işçi gibi alması gereken ikramiye, senelik izin ve bayram yardım alacaklarının hesaplanması için işçiye ücreti içinde ödenen vardiya primi, ikramiye, senelik izin ve bayram alacaklarının mahsubu ile fark alacaklarının tespit edilmesinin gerektiği; bu nedenle bozma ilamında da davacının çalışma şeklinin belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği- Mahsup yapılmadan ikramiye, senelik izin ve bayram alacaklarının hüküm altına alınmasının mükerrer ödemeye neden olacağının gözetilmemesinin hatalı olup bozma nedeni olduğu-