Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının imzalamış olduğu kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olduğu miktara ilişkin inceleme ve hesaplama yapılmış olmasına rağmen yargılama sürerken davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında takibe konu kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına dair sözleşme akdolunduğu, kredi borcunun taksitlere bağlandığı ve ilk taksitin dava dışı şirketten tahsil edildiği anlaşılmış, ancak bilirkişi tarafından bu tarihten sonra yeniden yapılandırma sözleşmesi gereğince ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ne kadar ödeme yapıldığı ve borcun yeniden yapılandırma sözleşmesi ayakta ve uygulanıyor ise bunun eldeki davaya etkisi (muaccel borcun imhal edilip edilmediği) belirlenmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
İtirazın iptali davası usule ilişkin bozma ilamına uyularak-
22. HD. 25.03.2019 T. E: 1850, K: 6442-
Somut olayda davalıya, banka tarafından kullandırılan kooperatif kredi sözleşmesine davacı kooperatifin müteselsil kefil olarak imza attığı, kefilin asıl borçlunun borcunu ödemesi halinde temerrüt ihtarı çekmeksizin ödeme tarihinden itibaren faiz isteyebileceği, aralarında rücu yapıldığı taktirde farklı bir temerrüt faizi uygulanacağına dair herhangi bir sözleşmenin olmadığından bu faiz oranın uygulanmayacağı-
Kooperatif genel kurulunca belirlenecek temerrüt faiz oranının, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüzünden fazla olamayacağı-
İflasın açılmasından sonra müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları duracağı ve ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunabileceği (İİK. mad. 194)- İflas hukukuna ilişkin düzenlemeler kural olarak kamu düzenini ilgilendirmekte olup davalı şirketin iflas ettiği anlaşıldığından, yerel mahkemece İİK. mad. 194 uyarınca işlem yapılmak üzere direnme kararının bozulması gerektiği-
Davacılar alacağın temliki sözleşmesine dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı. A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itirazın iptali davası açmış olup davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki A.Ş. bu davada taraf olmadığından ve eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları, davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili olmadığı görüldüğünden, davaya "asliye ticaret mahkemesinin" değil, "asliye hukuk mahkemesinin" bakması gerektiği- "Alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacılar ile Tasfiye Halindeki A.Ş. arasındaki kar - zarar katılım hesabından kaynaklandığı, TTK. mad. 4/1-f gereğince ticari davanın söz konusu olduğu ve ticaret mahkemesinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca yerinde görülmediği-
İtirazın iptali davasında, temyiz aşamasında sulh sözleşmesi sunulduğu görüldüğünden, mahkemece bu sulh sözleşmesinin değerlendirilmesi gerektiği-
Bozma kararına uyulması sonunda, mahkemenin kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün doğacağı- Vekalet ücreti ile yargılama giderleri hususunda bozma ilamı gereklerinin yerine getirilmesi gerektiği- Davacı tarafça davalıya keşide edilen ihtarname ile davalının takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğü anlaşıldığından, davacı yararına takip talebinde istenen işlemiş faiz alacağına hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğu-
"Satın alınan aracın noter satışından sonra aracın üzerinde haciz ve tedbirler bulunduğundan aracı üzerine kayıt ettiremediğini, bu hususla ilgili davalıya durumu ihtar ettiğini, ihtarnameye rağmen davalının cevap vermediğini" ileri sürerek başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle açılan davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu-