Mirasçılık belgesi verilmesi hususunun TMK'nın 598. maddesinde düzenlenmiş olduğu; mirasçılık belgesinin, aksi ispat edilinceye kadar adına düzenlenmiş bulunan kişi ve kişilerin mirasçılığı lehine bir karine oluşturduğu, bu belgenin murisle mirasçıları arasındaki irs (soy) ilişkisini göstermesi yanında mirasın (terekenin)mirasçılara intikalini de sağlayıcı bir işleve de sahip olduğu; bu nedenlerle mirası reddeden (TMK. mad. 605/1) mirasçı veya mirasçılar varsa düzenlenecek mirasçılık belgesinde mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miras paylarının gösterilmesi ve mirası ret durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi; mirası ret nedeniyle mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akibetinin, kime kalacağının da belirtilmesi gerekeceği -
Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerektiği; icra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edileceği; aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekeceği-
Murisin ölüm tarihi itibariyle terekenin borca batık olduğunun bilinmesi halinde, hükmen ret kararı verileceği-
Hasımsız olarak görülmesi gereken mirasın gerçek reddine ilişkin davada, hakimin yapacağı işin; ret beyanının süresinde yapılmış olup olmadığını ve ret beyanında bulunanın mirasçılık sıfatına sahip olup olmadığını tespit ederek, açıklanan bu koşullar gerçekleşmişse ret beyanını tutanağa geçirip ilgili tüzükte gösterilen kütüğe tescilden ibaret olduğu (TMK m. 609 ve Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük m. 38 ve 39).
Yasal koşulların gerçekleşmesi halinde mirasçıların TMK' nun 605/1 maddesine dayalı dava açabilecekleri gibi, Türk Medeni kanununun 605/2 maddesine dayalı dava da açabilecekleri - Gerçek reddin, mirasçıların sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanı ile yapılabileceği; (TMK m. 609) hükmi reddin ise tereke alacaklısına karşı açılacak davada, miras bırakanın ölüm tarihindeki terekesinin borca batık olduğunun tespiti niteliğinde olduğu -
Ölüm tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise mirasın reddedilmiş sayılacağı; TMK 606'da belirtilen sürenin bu davada uygulanamayacağı; bu davada alacaklılara husumet yöneltilmesi gerekeceği, yetkili mahkemenin ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesi olduğu- Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından düzenlenen Borç Bildirim Belgesine konu edilen alacak tereke borcu olmadığından, TMK. mad. 605/2 gereğince, terekenin borca batık olması sebebiyle mirasın hükmen reddine ilişkin isteğin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayıldığı; Mirasçılar Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin isteyebilecekler; ürk Medeni Kanunu'nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmayacağı, davanın alacaklılara husumet yöneltilerek görüleceği; Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesi olduğu-Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu
Mirasın gerçek reddine ilişkin beyanın "üç ay" içinde yapılması gerekeceği, TMK'da belirtilen ve hak düşürücü süre niteliğindeki bu üç aylık yasal sürenin başlangıcı ve bitimi konusunda, yargılamaya ilişkin HMK'daki belirleme esaslarının (HMK. mad. 92) uygulanmasının söz konusu olmadığı-