Öncelikle ilgili ticaret sicil müdürlüklerinden mirasbırakanın şirketlerdeki payının, şirket bilgilerinin, şirketlerde yasal temsilci olduğu dönemin belirlenmesi gerekeceği, 6183 sayılı Kanun'un 35/3. maddesi hükmüne göre, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, anılan yasal düzenleme karşısında, mirasbırakanın payını devrettiği şirketler de dahil olmak üzere murisin sorumlu olacağı miktarın uzman bilirkişi marifeti ile belirlenmesi gerekeceği- Mirasbırakanın hissedarı ve kanuni temsilcisi olduğu belirtilen limited şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsilinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi, murisin şirketten tahsil edilemeyen kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın tespit edilmesi, şirketin aktif ve pasifinden mirasbırakanın hissesine düşen değer dikkate alınarak terekenin aktif ve pasif hesabında değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının cevaba cevap dilekçesinde belirttiği ............. Vergi Mahkemesi'nin ........ Esas, .......... Esas, ........... Esas sayılı dosyalarının akıbeti sorularak ilgili dosyaların mirasbırakanın pasifine etkisinin değerlendirilmesi gerekeceği, böylece, ölüm tarihi itibariyle, mirasbırakanın tüm malvarlığı ve borçlarının belirlenmesi, terekesinin pasifinin aktifinden fazla olduğunun anlaşılması durumunda terekenin borca batık olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Veraset ve intikal vergi beyannamesinde murise ait olduğu bildirilen taşınmazların tapu kayıtlarının istenmesi ile mirasbırakanın terekesine ait olduğunun anlaşılması halinde, taşınmazlarda uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılmak suretiyle mirasbırakanın ölüm tarihi ve payı esas alınarak değerlerinin belirlenmesi ve terekenin aktifinde değerlendirilmesi gerekeceği- Mirasçılar ......, ........ ve ............ tarafından yöntemine uygun açılmış bir dava olmadığına göre; eldeki davada, adı geçen mirasçıların taraf sıfatı bulunmamakta olup; dolayısıyla, mahkemece, usulü dairesinde taraf sıfatı kazanmayan kişiler lehinde hüküm kurulmasının yasal olmadığı-
Miras bırakanın birden fazla taşınmazda hissesi bulunduğu ancak taşınmazlarının ölüm tarihi itibari ile değerleri belirlenerek terekenin aktifinde değerlendirilmesi gerekirken bu hususta bir araştırma yapılmaksızın terekenin borca batık olması nedeniyle mirası hükmen reddin tespitine ilişkin davada karar verilmiş olmasının doğru görülmediği-
Tarafar arasındaki uyuşmazlık davacı ve birleştirilen davada davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı H. M.’in 10.03.2010 tarihinde vefat ettiğini belirterek terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkindir.Mirasbırakanın pasif miktarı net olarak belirlenmemiş ve mirasbırakanın bankalarda aktifinin bulunup bulunmadığı tespit edilmemiştir.Mahkemece terekenin pasifine ilişkin çelişki giderilmeksizin ve pasif miktarı netleştirilmeden karar verilmiştir. Mirasbırakana ait taşınmazın ölüm tarihi itibari ile değerinin 95.000 TL olarak tespit edilmiş olması karşısında terekenin borca batık olup olmadığı net olarak tespit edilememiştir. Açıklanan eksiklikler nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.
Terekenin borca batık olduğunun tespiti hukuksal nedenine dayalı olarak TMK'nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddine ilişkin davada, bu maddeye dayanan taleplerin süreye tabi olmadığı, mirasçıların iyi niyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir öneminin bulunmadığı, mirasbırakanın hissedarı ve kanuni temsilcisi olduğu belirtilen limited şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsilinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi, murisin şirketten tahsil edilemeyen kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın tespit edilmesi, şirketin aktif ve pasifinden mirasbırakanın hissesine düşen değer dikkate alınarak terekenin aktif ve pasif hesabında değerlendirilmesinin gerektiği, ölüm tarihi itibariyle, mirasbırakanın tüm malvarlığı ve borçlarının belirlenmesi gerektiği, terekesinin pasifinin aktifinden fazla olduğunun anlaşılması durumunda terekenin borca batık olduğunun kabul edilmesi gerektiği, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmeksizin karar verilmiş olması nedeni ile kararın bozulması gerektiği-
Davalı işveren mirasçılarının mirası reddetmeleri halinde mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulup kurulamayacağına ilişkin uyuşmazlıkta,  en yakın mirasçılarının tamamı olduğu anlaşılan tek mirasçı tarafından reddolunan miras daha sonraki derece bulunan mirasçılara geçmeyeceğinden, taraf teşkilinin sağlanması amacıyla mahallin sulh hukuk mahkemesine durum bildirilerek iflas hükümlerine göre reddolunan mirasın tasfiyesinin sağlanması, davalı muris için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Yasal mirasçılardan birinin mirası reddi hâlinde reddeden mirasçının mirasbırakandan önce ölmüş gibi sayılarak onun payının miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer hak sahiplerine geçeceği, bu nedenle mirası reddedenin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, bu itibarla mirası reddedenin mirasçılarının davaya dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği" ve "hizmet tespiti istemine ilişkin eldeki davada davanın niteliği itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olmasının yeterli olduğu, zira bu davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılabileceği" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği- 
Davalı borçlu ile aralarında hayvan ticareti ile ilgili iş ilişkisi bulunduğunu, davalı borçludan alacaklı olduğunu, alacağına mahsuben söz konusu gayrimenkulün borçludan satın alındığını açıkça beyan eden davalı 4. kişinin İİK 280/1 hükmüne göre davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu ve davalılar arasındaki tasarrufun iptale tabi olduğu-
Davacı tarafından davalılar hakkında hasılat ve prim alacağına ilişkin başlatılan icra takibine itirazın iptali davasında, takibin ve davanın murisin tüm mirasçılarına yöneltilmesinin gerekip gerekmediği- Murisin ölümünden sonra gerçekleşen hasılat ve prim alacaklarından davalıların sorumlu olup olmadığı- Mahkemece davalıların, murisin terekesinin borca batık olduğu yönündeki ve murise ait ganyan bayiliğinin dava dışı üçüncü kişi tarafından işletildiği yönündeki savunmaları üzerinde durulmasının gerekip gerekmediği-
Davalının yargılama devam ederken vefat ettiği, mirasçılarının da mirası red ettikleri ve buna ilişkin kararın kesinleştiği anlaşıldığından, terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi gerekleceği- Mirası red eden mirasçıların taraf ehliyetleri kalmadığı halde aleyhlerine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davalı  üçüncü kişinin, aynı gün borçlunun aynı ilin farklı yerlerinde bulunan iki taşınmazını satın almasının kötü niyetli olarak değerlendirilmesinin Anayasa ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde olacağı ve bu durum için özel bir nedenin ortaya koyması, alıcı ve satıcı ile ne şekilde tesadüf ettiklerini açıklamasının beklenmesi, borçlunun mali durumu ve ızrar kastığını bildiğinin ispatı davacı alacaklıya ait iken, ispat külfetinin ters çevrilerek üçüncü kişiye yüklenmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı- İvazlar arasında önemli oransızlık olmaması (İİK 278/III-2) ve İİK’nın 280/1.maddesi kapsamında borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun ispatlanamaması nedeni ile davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mirasın gerçek reddinde, mirasçıların, mirası kayıtsız şartsız reddettiğine ilişkin sözlü veya yazılı beyanı bozucu yenilik doğurucu hak niteliğinde olup, sulh hakimi tarafından tutanakla tespit edilmekle hukuki sonuç doğuracağı-