Uyuşmazlığın çözümünde, alacaklı birimin bulunduğu yer İş Mahkemesi görevli ve yetkili olduğundan, İcra Mahkemesince; dava şartları arasında yer alan mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine, 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesini müteakip 2 hafta içerisinde talepte bulunulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Hukuki yararın bir dava şartı olduğu - Mahkemenin ilk kararını temyiz edip, bu istemi Özel Dairece reddedilen tarafın artık aynı temyiz sebepleri ile direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı - Dolayısıyla davalı vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı olmadığından davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının her iki icra takibinin talep tarihleri arasındaki zaman diliminin yakın olması, her iki takibinde de aynı ............ USD’lik faturaya dayanması ve asıl alacak bedelinin rakamsal olarak aynı olup para birimleri yönünden farklı olduğu göz önünde bulundurulup ilk takibin maddi hataya dayalı icra takibi olduğu ve TBK’nın 99. maddesi kapsamında seçimlik hakkın kullanılmadığı gözetilip Bölge Adliye Mahkemesince işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken, davanın usul yönünden reddine karar verilmesinin olmadığı-
Dairemizce, ilamsız icra takiplerinde mükerrerlik iddiası, borca itiraz niteliğinde görülerek, bu itirazın İİK’nın 62. maddesi gereğince icra dairesine yapılması gerektiğine dair görüş istikrarlı şekilde uygulanmış ise de, derdestliğin HMK’da dava şartı olarak düzenlenmesine ve bu hususun Yargıtay Büyük Genel Kurulunun içtihadı birleştirme kararı ile de benimsenmesine paralel olacak şekilde görüş değişikliğine gidilerek, icra takibinin ilamlı ya da ilamsız olduğuna bakılmaksızın, mükerrer takibin iptali talebinin, takip şartı olarak değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak icra mahkemesine şikayet yolu ile getirileceği, söz konusu şikayetin ise süresiz olarak ileri sürülebileceği sonucuna varıldığı- Borçluların, aleyhlerinde başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız icra takibinin konusu olan alacağa dayanılarak daha önce ............ İcra Müdürlüğü'nün ............ E. ve aynı icra müdürlüğünün ............. E. sayılı dosyalarında başlatılan takiplerin halen derdest olduğunu ileri sürdüklerinin görüldüğü, bu durumda, Dairemizin değişen içtihadı gereğince borçluların icra mahkemesine başvuruları İİK’nın 16/2. maddesine dayalı şikayet niteliğinde olup, mahkemece istemin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, talebin itiraz olarak nitelendirilmesi ile yazılı şekilde sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
İcra takibine taraf olmayan, borç ilişkisinin dışındaki diğer alacaklıların; bahsi geçen hüküm uyarınca ve hukuki menfaatleri bulunduğundan, üçüncü kişinin alacağının esasına ilişkin itiraz niteliği taşıyan zamanaşımı nedenine dayalı olarak sıra cetveline itirazda bulunabilecekleri-
Temyiz inceleme tarihi itibariyle şikayete konu Damga Vergisi ve Katma Değer Vergisi’nin tahsil edildiği noktasında tartışmanın bulunmadığı, bu bağlamda verginin iadesinin muhatabının vergi dairesi olduğu, o halde mahkemece yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
İhalenin feshi isteminin takibe konu ve satışı yapılan tüm taşınmazlara ilişkin olduğu, şikayetçi ipotek borçlusu ........ ... Ltd. Şti'nin ise bu taşınmazlardan yalnızca 204 parseldeki 1, 2, 3 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin maliki olduğu görüldüğünden, şikayetçi ipotek borçlusunun yalnızca bu taşınmazlar yönünden iş bu şikayette aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekeceği- İstemin İİK'nın 134/2. maddesi uyarınca şikayetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddi halinde işin esasına girilmemiş olacağından, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca şikayetçi ipotek borçlusu aleyhine para cezasına hükmedilmesi isabetsiz ise de; anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İlk Derece Mahkemesince gerekçede davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar vermek gerektiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmında davanın kabulü ile davalı 3. kişinin istihkak iddiasının aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasında çelişki meydana getirdiği- 3.şahıs tarafından usulüne uygun yapılmış bir istihkak iddiası bulunmaması halinde davacı alacaklının İİK 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından 6100 sayılı HMK'nın 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği, ne var ki, mahkemece geçerli istihkak iddiası olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile davalı 3. kişinin istihkak iddiasının aktif husumet yokluğundan reddine şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı, kaldı ki, dava konusu 11.10.2021 tarihinde yapılan haciz sırasında 3. kişi yararına istihkak iddiasında bulunan ..........'ın üçüncü kişinin çalışanı olduğu, anılan şahsın, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı, ancak, davalı üçüncü kişi vekili tarafından hacizden itibaren İİK’nın 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde 14.10.2021 tarihinde istihkak iddiasını içerir dilekçe sunulduğunun görüldüğü, hal böyle olunca, 3. şahıs tarafından usulüne uygun yapılmış bir istihkak iddiası bulunduğundan işin esasına girerek karar verilmesi gerekeceği-
Duruşmanın gün ve saatinin davacı vekili olarak duruşmada hazır bulunan avukata yöntemine uygun biçimde tebliğ edildiğinden sonraki duruşmada HMK m. 150/1 uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinde ve açılmamış sayılmasına hükmolunmasında isabetsizlik görülmediği- Avukatın süreli vekâletnamesinin bitiminden sonra duruşmalara katılmamasının sonucu değiştirmeyeceği-
6325 sayılı Kanun'un 18/A maddesinin ikinci fıkrasında arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin düzenlendiği, kanun koyucunun bu maddede açık düzenleme yaparak dava şartının tamamlanabilir nitelikte olmadığı konusunda iradesini net olarak ortaya koyduğu, davalı vekili lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-