Eldeki dava nizalı taşınmazın mera olarak tahsis edilmesinin kesinleştiği tarihten sonra 4342 sayılı Yasanın 21/2. maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığına göre, tespitten önceki hukuki nedenler bakımından hak düşürücü sürenin geçtiği, tespitten sonraki sebepler bakımından ise zilyetliğin hukuki kıymetinin bulunmadığı gözönüne alınarak davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Yargılama bitinceye dek hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından kendiliğinden de gözönünde tutulacağı, nizalı taşınmazın tescili tarihinden sonra sürdürüldüğü iddia ve beyan olunan zilyetlik bakımından ise; kural olarak tapulu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin, kazanım sağlamayacağından mülkiyet hakkının kazanılması yönünde değer ifade etmeyeceği, davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek, sonradan genel mahkemede görülen tapu iptali ve tescil davasının hak düşürücü süreyi kestiği gerekçesiyle kabulünün doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmaz, kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol niteliği ile bırakılmış olup; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4. maddesine göre kadastro tutanağı düzenlenmeyen bu yerle ilgili olarak kadastroya tabi olması yolunda herhangi bir iddia vaki olmamış ve dava tarihine kadar geçen süre içerisinde hak arama yoluna başvurulmamıştır. Davanın, makul sürede açılmadığı ve dava konusu taşınmazın paftasında yol olarak gösterildiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıl geçmediği de dikkate alınarak asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Kadastroda tescil harici bırakılan yerler için açılan tescil davalarında TMK.’nun 713/3 maddesi uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri yasal hasımdır. Somut olayda; dava konusu yerin köyde bulunması nedeniyle Hazine yanında, köy tüzel kişiliğine de husumet yöneltilmesi gerekir. Taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Kural olarak, bozma ilamına uyulmakla taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacağı ve uyulan bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapma zorunluluğunun ortaya çıkacağı, ancak, TMK.nun 713/1 ve MK.nun 639/1 maddesine dayalı davaların kamusal yönü ağırlıklı davalar olduğu, hakimin taraf delillerinin haricinde ve gerek gördüğünde re'sen araştırma yetkisinin de bulunduğu, bu sebeple Daire’nin bozma kararının, taraflar için lehte ve alehte usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı-
Dinlenen tanık anlatımları ve ziraat bilirkişi raporunda, çevredeki bir fabrikanın harfiyatından çıkan toprağın bu yere doldurularak çay bahçesi haline getirildiği anlaşılmış ise de; Daire'nin yerleşmiş içtihatlarına göre tescil harici bir yerin toprak doldurularak tarıma elverişli hale getirilmesinin imar ve ihya sayılmayacağı-
Tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkânsız olmasıdır (Yargıtay HGK.’nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Dava konusu parselin maliki bilinen kişi olup, kim olduğunu belirlemeye yarayan belgeler tapu kütüğünde mevcuttur. Buna göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Raporda, birikmiş taşlıkların bulunduğu, genel yapısının çakıllı-killi yapıda olduğu bildirildikten sonra tarafların itiraz etmediği çekişme konusu yere ait fotoğrafların sunulduğu, söz konusu fotoğraflarda taşınmazın ekonomik amaca uygun zilyetliği engelleyecek yoğunlukta çakıllık ve taşlık olduğunun anlaşıldığı, bundan ayrı, 19.07.2010 havale tarihli jeolog bilirkişi G.bin Ö. tarafından sunulan raporun sonuç bölümünde de, taşınmazın üzerinde alüvyal malzeme ve tam yuvarlaklaşmış çakıl taşlarının saptandığı-
Mahkemece birleşen dosyada Belediye’nin açtığı Kamulaştırma Kanunu’na dayalı hükmen tescil dosyasının gerek toplanacak deliller gerekse temyiz inceleme mercilerinin farklı olmaları, birleşen dosya kesinleşmeden TMK.nun 713/2.maddesine dayalı davada bir karar verme imkanı olmadığı, yargılamanın daha iyi yürütüleceği de gözetilerek asıl dosyadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi, tefrik edilen davanın bekletici mesele kabul edilerek sonucunun beklenmesi, daha sonra tefrik edilen dosyanın sonucuna göre asıl dosyadaki taleple ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-