7176 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 04/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Geçici 14. maddesinde; “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 4/11/1983 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiilî el konulması veya hukuki el atılması sebebiyle mülkiyet hakkından doğan taleplere dair bedel ve tazminata ilişkin davalarda verilen mahkeme kararları kesinleşmedikçe icraya konulamayacağı; Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin kesinleşmiş mahkeme kararları ibraz edilinceye kadar durdurulacağı-
Dayanak ilamın icra mahkemesi ilamı olması halinde de kararın kanun yoluyla bozulması, somut olayda hacizlerin dayanağı olan icra mahkemesi ilamının bölge adliye mahkemesince ortadan kaldırılması nedeniyle İİK'nun 40/1. maddesi gereğince takibin olduğu yerde duracağı, bölge adliye mahkemesinin taraf teşkili yönünden ilk derece mahkemesi kararını kesin olarak kaldırmasının sonuca etkili olmayacağı-
Bilindiği üzere; Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasına karar verildiği takdirde, mahkemenin artık bu uyma kararı ile bağlı olduğu- Mahkemenin bozma kararına uygun yeni bir karar vermek zorunda olduğu- Çünkü bozmaya uyma kararı ile bozma yararına olan taraf açısından usule ilişkin kazanılmış hak doğmuş olduğu-.
Dava tarihi itibariyle 818 Sayılı Borçlar Yasasının 66. maddesine göre (6098 sayılı Yasa 72. madde); sebepsiz zenginleşmeden dolayı açılacak davanın, zarar görenin verdiğini isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğumundan başlayarak on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı- Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan istirdadın ancak borçlu bulunmayan bir şeyin iradi olarak tediyesi şeklinde ve hata hükümlerine tabi olduğu- İade alacaklısı geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğumundan itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı-
İş Mahkemesi kararının, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin ilamı ile bozulduğu, İş Mahkemesinin ... dosyası ile yeni kayıt aldığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, borçlunun buna istinaden İİK 40/2 hükmü gereğince ilamın ortadan kalkması sebebiyle yatırılan paranın iadesi talebinin İcra Müdürlüğünce reddedilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi üzerine alınan ve uygulanan ihtiyati haciz kararının, icra emrinin tebliği ile kesin hacze dönüştüğü uyuşmazlıkta; takip dayanağı tasarrufun iptali ilamının Bölge Adliye Mahkemesi’nce ortadan kaldırılması nedeniyle İİK. mad. 40/1 gereğince takibin olduğu yerde duracağı, bu aşamada hacizlerin kaldırılmasına ilişkin şikayetin reddi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesi’nin görev yönünden ilk derece mahkemesi kararını kesin olarak kaldırmasının sonuca etkili olmayacağı-
Takip dayanağı ilamın Yargıtay ........ Hukuk Dairesi tarafından bozulduğu, bu halde, bölge adliye mahkemesince, takip, İİK md. 40/1’e göre olduğu yerde duracağından hacizlerin kaldırılmasına karar verilemez ise de; takibin durması gereken bu dönemde takip işlemi yapılamayacağından haczedilerek icra dosyasına gönderilen kira bedellerine ilişkin ödemelerin bozmadan sonra verilen kararın ibrazına kadar durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Vekili olan davalının tehiri icra kararı almasına rağmen bu kararı dosyaya sunmaması üzerine icra dosyasına sunulan teminat mektubundan tahsilat yapılması nedeniyle zarara uğradığını ve dosyanın Yargıtay’ca bozulmasıyla birlikte fazla ödeme yapıldığının sabit olduğunu ileri süren davacının, dava konusu alacağını dava dışı alacaklıdan tahsil etmesinin mümkün olduğu- İİK'nun 40. maddesindeki yol tüketilmeden, davacının vekili olan davalı avukatın sorumluluğuna gidilmesinin hatalı olduğu-
Yerel mahkemece verilen ilk kararın 19.HD. tarafından herhangi bir bölümü onanmaksızın bozulduğundan tamamen ortadan kalktığı, mahkemece yeniden hüküm kurulurken davanın esası hakkında da hüküm kurulması gerekirken davanın esasına ilişkin bölümünün kesinleştiğinden bahisle sadece tazminat yönünden hüküm kurulmasının doğru olmadığı, İİK.’nun 40. maddesine göre ilk hüküm bozulmakla icranın iadesi gerekeceğinden mahkemece bozma üzerine yeniden verilen kararda işin esası hakkında karar verilmemesi durumunda ilamın icrasının mümkün olmayacağı, bu yanlışlığın re’sen bozma sebebi olduğu-
Davalı hakkında verilen karar maddi anlamda kesinleşmiş ise de mahkemece bozmadan sonra verilen yeni hükümde bu davalılara yönelik davanın reddine ilişkin yeniden hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece verilen ilk hüküm bozulmakla icra iadesi gerekeceğinden bu iki davalının davaya yönelik haklarını alabilmesi yeni bir kararın verilmesini gerektiği-