Borçluların kredi sözleşmesinde adreslerinin bulunmadığı, ancak kredi borcu nedeni ile çekilen ihtarnamelerin ve ödeme emirlerinin borçlulara Adana’da tebliğ edildiğinin, borçluların da Adana icra dairelerinin yetkili olduğunu iddia ettiklerinin görüldüğü, her ne kadar kredi sözleşmesinde İstanbul mahkemelerinin (icra dairelerinin) yetkili olduğu yazılmış ise de, takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesi gereğince taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin geçersiz olduğu-
"Taşra teşkilatı ile eczane arasında imzalanan sözleşmelerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda sözleşmeyi yapan taşra teşkilatının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.”  şeklindeki düzenlemenin geçerli bir yetki sözleşmesi olmadığı-  HMK. mad. 10 uyarınca,  haksız cezai işlemin tespitine ilişkin davanın sözleşmenin ifa yerinde açılabileceği-
Öncelikle yetki itirazı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yetki ilk itirazı hakkında herhangi bir karar verilmeksizin işin esasının incelenip karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacının serbest meslek mensubu olup tacir olmadığı; bu nedenle sözleşmedeki yetki kaydının geçerli olmadığı- Dava konusu bonolar üzerindeki yetki kaydının da Ankara iken Adana olarak değiştirilip, keşideci tarafından paraf edilmemesi nedeniyle geçerli olmadığı- Davalının, yetki itirazında bulunmadığından bahisle, mahkemenin yetkisinin kesinleştiği- Fer'i müdahilin, taraf sıfatı olmadığından, yetki itirazında bulunamayacağı-
Yetki sözleşmesinin, usul hukukuna ilişkin bir sözleşme olduğu- Usul hukukuna ilişkin değişikliklerin ise "derhal uygulanma" kuralına tabi olduğu- Yeni usul kanununun, yürürlüğe girmeden önce açılmış olan davalarda tamamlanmamış işlemlere uygulanacağı- HMK'nin 448. maddesinde öngörülen tamamlanmış işlemlerden kastın dava içindeki işlemler olduğu- Dava olamadan yetki sözleşmesinin usul hukuku yönünden bir önemi olmadığı; dolayısıyla yetki sözleşmesinin HMK'nin 448. maddesi anlamında bir işlem olmadığı- Yetki sözleşmesinin davanın açılma (veya takibe başlama) tarihinde etkisini göstereceği- İşlemin tamamlanıp tamamlanmadığının tespiti için kambiyo senedinin düzenlendiği (yetki şartının konulduğu) tarihin değil, yargılamanın başladığı (davanın açıldığı veya takibin başladığı) tarihin esas alınması gerektiği-
Kesin yetki bulunan durumlarda tarafların sözleşme ile başka bir mahkemeyi yetkili kılamayacakları-
HMK'nun 17. maddesi gereğince tacirler arasında düzenlendiği belirlenen yetki sözleşmesi geçerli olup, kambiyo senetlerinin özelliği de gözetildiğinde anılan yetki sözleşmesinin avalisti de bağlayacağı-
HMK'nun 17. maddesi uyarınca, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hâllerde ise tarafların yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) ile başka bir mahkemeyi yetkili kılabileceği, bu durumda, yetki itirazının ancak ilk itiraz olarak (cevap dilekçesinde) ileri sürülebileceği, yetki itirazında bulunan tarafın, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa, seçtiği mahkemeyi bildireceği, aksi takdirde yetki itirazının dikkate alınmayacağı- Yetki şartından kaynaklanan yetki itirazının, (yetkinin kesin olmaması nedeniyle) cevap dilekçesinde ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekirken, mahkemece, kanun hükümlerinin yanlış yorumlanması suretiyle kendiliğinden yetkisizlik kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
HMK'nun 17. maddesi gereğince tacirler arasında düzenlenen yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, 12. Hukuk Dairesi'nin; HMK'nun 17. maddesi gereğince tacirler arasında düzenlenen yetki sözleşmesinin, itiraz eden ve tacir sıfatını haiz olmayan avalistleri bağlamayacağı görüşündeyken, sonradan değişen içtihatlarına göre, kambiyo senetlerinin özelliği de gözetildiğinde, anılan yetki sözleşmesinin tacir olan lehtar ve keşidecinin yanı sıra, tacir olmayan gerçek kişi avalisti de bağlayacağını kabul ettiği-
Yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmediğinden davalının herhangi bir yetki itirazının olmadığı değerlendirilip işin esasının incelenmesi gerekirken, mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-