İcra mahkemesince ''kararın tebliğinden itibaren'' denilmek suretiyle istinaf süresinin başlangıcı konusunda tarafları yanıltacak şekilde hüküm oluşturulduğu, bu hükme göre tebliğ tarihinden itibaren yasal on günlük sürede istinaf başvurusunun yapıldığı gözardı edilerek ek kararla istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru olmadığı-
İcra mahkemesinin tarafları istinaf süresi konusunda (tebliğden itibaren iki hafta olarak) yanıltması halinde istinaf incelemesinin yapılması gerektiği-
İlk Derece Mahkemesince "karara karşı tefhim veya tebliğden itibaren on gün içinde istinaf yasa yolunun gösterilmesi ve tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde istinaf başvurusunun yapılması halinde istinaf başvurusunun süresinde sayılarak istinaf nedenlerinin incelenmesi gerektiği-
İlk Derece Mahkemesince "karara karşı tebliğden itibaren on gün içinde istinaf yasa yolunun gösterilmesi" ve tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde istinaf başvurusunun yapılması halinde istinaf başvurusunun süresinde sayılarak istinaf nedenlerinin incelenmesi gerektiği-
İstinaf yoluna başvuru süresinin tefhimden itibaren on gün olduğu kabul edilse dahi, mahkemece hükümde kanun yolu süresinin tebliğden itibaren iki hafta olduğu gösterilmiş olduğundan, hatalı gösterilen kanun yolu süresi içinde yapılan kanun yolu başvurusunun incelenmesi gerektiği-
Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvurusu borcun itfa edildiğine ilişkin olup, İİK'nın 363/son maddesi kapsamında olmadığı ve İİK’nın 149/a-2 maddesine göre istinafın satışı durdurması için gerekli teminatın da depo edilmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Şikayetçi borçlunun takibin iptali talepli şikayet başvurusunda bulunduğu ancak ihale tarihinde henüz icra mahkemesinde yargılamanın devam ettiği, mahkemesince ........... tarihli ara karar ile takip tutarının %20’si oranında teminat tutarının icra kasasına depo edilmesi halinde takibin durdurulmasına karar verilmiş ise de icra dosyasına teminatın yatırılmadığı ve satışın durdurulması yönünde bir karar alınmadığı anlaşıldığından ihalenin yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğu-
İlk derece mahkemesince 20/10/2022 tarihinde verilen şikayetin reddine dair kararda alacaklı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği, kararın tüm unsurları ile birlikte alacaklı vekilinin yüzüne karşı tefhim edildiği, alacaklı tarafından süre tutum dilekçesi sunulmadığı, gerekçeli istinaf dilekçesinin kararın tefhiminden itibaren yasal 10 günlük süreden sonra, gerekçeli kararın 06/11/2022 tarihinde tebliği üzerine, 08/11/2022 tarihinde, verildiği anlaşılmış olup alacaklının istinaf istemi süresinde olmadığından anılan durumun borçlu lehine kesinleşmiş sayılacağı ve usuli kazanılmış hak oluşturacağı, o halde; Bölge Adliye Mahkemesince, İİK'nın 365/3. maddesi uyarınca alacaklının istinaf başvurusunun süre aşımından reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesince ''tebliğinden itibaren'' denilmek suretiyle istinaf süresi konusunda tarafları yanıltacak şekilde hüküm oluşturulduğu bu hükme göre tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde istinaf başvurusunun yapıldığı gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
İlk Derece Mahkemesinin asıl karara ilişkin 05.04.2023 tarihli kısa kararında “davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere “ karar verildiği, kararın 05.04.2023 tarihinde davacının yüzüne karşı tefhim edildiği, davacıya henüz gerekçeli karar tebliğ edilmeden 18.04.2023 tarihinde kararın istinaf edildiği, İlk Derece Mahkemesince ek karar ile istinaf yoluna başvuru süresinin tefhim tarihinden başlatılarak istinaf talebinin yasal sürede olmadığına karar verildiği görülmüş ise de, mahkemece kısa kararda “tefhim veya tebliğden itibaren “ denilmek sureti ile şikayetçinin kanun yoluna başvuru süresinin başlangıç tarihi yönünden yanıltıldığı, dolayısı ile kanun yoluna başvuru süresinin tebliğden itibaren başlayacağının gözetilmesi gerekeceği-
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte asıl alacağa bağlı olarak tazminata ve para cezasına hükmedildiği davada, temyiz sınırının asıl alacak üzerinden değil tazminat ve ceza değerinin üzerinden hesaplanacağı- "Asıl alacağa bağlı olarak tazminata ve para cezasına hükmedildiğinden kesinlik sınırının tespitinde asıl alacak miktarının gözetilmesi gerektiği" görüşünün HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-