"Davadan feragat"in, "davayı takipten vazgeçme"den farkı–
İİK.nun 277 vd. göre açılan tasarrufun iptâli davalarının dinlenebilmesi için "alacağın sebebi olan hukuki ilişkinin, tasarrufun yapıldığı tarihten öncesine rastlaması" gerektiğinden ve çek bir ödeme vasıtası olduğundan, çeklerin, çekdeki alacağın mutlaka keşide tarihinde doğduğunu göstermeyeceği, uygulamada çeklerin "ileri tarihli" olarak düzenledikleri sıkça görüldüğünden, "icra takibine koyduğu alacağın, çekte yazılı tarihten önce doğduğunu" iddia eden davacı-alacaklıya mahkemece süre verilerek, bu konudaki delilleri ibraz ettirilip, tasarrufun borcun doğumundan önce yapıldığının anlaşılması halinde, davanın reddedilmesi, aksi takdirde ise davanın kabul edilmesi gerekeceği–
Tasarrufun iptâli davası sırasında verilen ihtiyati haczin, "tasarrufun iptâli kararı" ile kesin hacze dönüşeceği (İİK. 264/III hükmünün burada uygulanmayacağı)–
Tasarrufun iptali davasının dayanağını teşkil eden takipte -kesinleşen mahkeme kararı ile- borçlunun alacaklıya borcu bulunmadığının (borçlunun, borçlu olmadığının) saptanmış olması halinde, açılmış olan tasarrufun iptali davasının red edilmesi gerekeceği–
Tasarrufun iptali davasının, aile hukukundan kaynaklanan bir dava olmaması nedeniyle, bu davanın "aile mahkemesi"nde değil, "genel mahkeme"de görülebileceği–
İlke olarak, taraflar arasında bir anlaşmazlığı hükme bağlayan ilamlara karşı tasarrufun iptali davası açılamayacağı, ancak boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmiş olmayıp, tarafların mahkemeye "anlaşma" şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı mahkemece yapılmış olduğundan, alacaklısından mal kaçırmak amacında olan borçlu bu yolla amacına uygun bir mahkeme kararı elde edebileceğinden, tasarrufun tarafları karı-koca olduğundan, boşanma protokolü ile (borçlu) koca tarafından karısına anlaşmalı boşanma sonucunda devredilen taşınmazlar hakkında tasarrufun iptali davası açılabileceği - "Anlaşmalı boşanma" sonucunda düzenlenen "boşanma protokolü" uyarınca, boşanan eşe devredilen taşınmazlar hakkında iptal davası açılabileceği–
Tasarrufun iptali davasının, işin esasına girilerek reddedilmesi halinde, davalı yararına "maktu" değil, "iptali istenen tasarrufun gerçek değeri ile takip konu alacak miktarından hangisi az ise, onun üzerinden nisbi olarak" belirleneceği–
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında yerel mahkemece bir karar verilebileceği gibi, Yargıtayca da -1.6.1990 T. ve 3/4 s. İçt. Bir. K. uyarınca- bu yolda karar -yani, "red kararı"- verilebileceği–
"Borçlu"nun ölmüş ve en yakın mirasçılarının mirası reddetmiş olmaları halinde, mahkemece durumun sulh mahkemesine bildirilerek "mirasın, iflas hükümlerine göre tasfiyesi"nin sağlanması ve bu durumun "bekletici mesele" sayılarak mahkemece atanacak bir temsilci huzurunda davaya devam edilmesi gerekeceği–