Yerel mahkemenin hükmünden sonra temyiz aşamasında, davalı üçüncü kişinin, dava konusu takip alacağını davacı alacaklıdan temlik almış olması halinde, söz konusu hukuki durumun değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Davacının tasarrufun iptali davasını dilerse davalı borçlunun yerleşim yeri mahkemesinde, dilerse davalı üçüncü kişinin yerleşim yeri mahkemesinde açabileceği- HMK'nun yürürlük tarihinden önce açılan davalar bakımından, tarafların tacir veya tüzel kişi olmasına bakılmaksızın alacaklı ile borçlu arasında yazılı yetki sözleşmesi varsa sözleşmede yetkili gösterilen yer mahkemesinin de yetkili olacağı (HUMK. mad. 22) ve davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, borçlu davalı tarafından yapılan yetki sözleşmesi diğer davalıyı da bağlayacağı- Yetki itirazında yetkili mahkemenin açıkça, tek ve doğru olarak gösterilmemesi halinde (HUMK. mad. 23; HMK. mad. 19), mahkemenin gerçek yetkili mahkemenin neresi olduğunu araştırmadan yetki itirazının reddi yönünde karar vermesi gerekeceği-
İstihkak davasına karşı haczi yaptıran alacaklının, geçici veya kesin aciz belgesi ibrazına mecbur olmaksızın "karsılık dava" olarak icra mahkemesinde tasarrufun iptal davası açabileceği- Üçüncü kişinin istihkak davası yönünden, dava konusu haczin takip talebi ve takip dayanağı çekte gösterilen, borçlunun ticaret sicilde kayıtlı olduğu ve bir süre ticari faaliyetini sürdürdüğü adreste yapılması, borcun doğumu ve takip tarihine çok yakın bir tarihte borçlunun adresini nakletmesi, bu tarihten çok kısa bir süre sonra üçüncü kişinin aynı yerde ticari faaliyete başlaması, haciz tutanağı içeriğine göre, haczin borçlunun eski çalışanları huzurunda yapılıp, borçlu etiketini/amblemlerini taşıyan koliler ve borçluya ait evraklar bulunması, üçüncü kişinin bilgisayarında borçluya ait kayıtlara ulaşılması, borçlu ile üçüncü kişinin aynı iş kolunda, yakın tarihlerde ve aynı adreslerde faaliyette bulunmaları, daha önce aynı borçluya ait olan işyerlerinin birleştirilerek (işyeri kapı numaraları farklı görünse de) ticari faaliyete devam edilmiş olması karşısında, İİK.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olup olmadığı, borçlu ile üçüncü kişi arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler ve devirler yapılıp yapılmadığı, muvazaa yoksa bile borcun doğumundan sonra yapılan bu nitelikteki devirlerin İİK.nun 44.ve B.K.nun 179.maddeleri gereğince alacaklının haklarını etkilemeyeceği, üçüncü kişinin ibraz ettiği, borcun doğumuna çok yakın ve takipten sonraya ilişkin belgelerin (vergi kaydı, bayilik sözleşmesi, kira sözleşmesi, faturalar vs.) her zaman temini ve düzenlenmesi mümkün nitelikteki belgelerden olup, yasal mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli olup olmadığı mahkemece etraflıca tartışılıp değerlendirilmeden, üçüncü kişinin istihkak davasının kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Üçüncü kişinin İİK mad. 96 vd. maddelerine dayalı istihkak davası ile alacaklının İİK. mad. 97/17‘ne dayalı açtığı karşılık tasarrufun iptali davasına ilişkin uyuşmazlıkta; birleştirilen davalar birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava niteliğini koruduklarından ve yalnızca asıl ve birleştirilen dava dosyalarının tahkikat safhası müşterek olup, mahkemece usul hükümlerine göre her dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinden, birleştirilen davalar hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması, usul hükümlerine aykırı görüldüğünden hükmün bozulması gerekeceği-
Tasarrufa konu ipotek işlemi 27.05.2008 tarihinde yapılmış olup, borçlunun adresinde yapılan hacizlerin tarihi ise 06.06.2009 ve 15.09.2009 olup, bu durumda tasarruf, haciz tarihinde geriye doğru 1 yıllık süre içinde yapılmadığından, mahkemece tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında ihtiyati tedbir talebinde bulunulsa dahi bu istemin ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirilerek, olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının reddine veya kabulüne karar veren mahkemenin gerekçe olarak ‘toplanan ve değerlendirilen tüm deliller’ şeklinde bir ibareyle yetinmesinin hatalı olacağı ve böyle bir kararın davanın hangi iptal nedenine dayalı olarak karara bağlandığını göstermeyeceği- Tasarrufun iptali davasında davacının amacının, takip dosyasındaki alacağını elde edebilmek için dava konusu mal üzerinde cebri icra yetkisi elde etmek olduğu, bu sebeple, takip dosyasının dayanağı olan çekin tahsil edilmiş olduğu iddiasının araştırılması ve davanın konusu kalıp kalmadığı hususunun değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında yapılan icra takibi sırasında, davlının bilinen adreslerinde birden çok haciz işlemi gerçekleştirildiği, bir kısım menkul mallarının haczedildiği, bir kısım haciz işlemlerinin ise borçlunun bulunamaması veya adresten taşınmış olması nedeniyle gerçekleştirilemediği ve buna ilişkin tutanak tutulduğu, ayrıca borçlu davalının menkul veya gayrimenkul malının olup olmadığına ilişkin olarak resmi ve özel kişi ve kuruluşlar nezdinde yapılan araştırma sırasında da borcuna yetecek haczi kabil malının olmadığı anlaşıldığından, mahkemece borçlu davalının aciz halinin kabulü gerektiği halde aciz belgesinin sunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olacağı- Davacı alacaklının yapmış olduğu icra takibi hakkında, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması kararı verilmiş olması karşısında, davacı alacaklı tarafından borçlu davalı aleyhine İİK.nun 33/a-2 maddesi uyarınca dava açılıp açılmadığının araştırılarak, dava açılmış ise sonucunun beklenilmesi, dava açılmamış olması ve borçlu davalı tarafından açılan icranın geri bırakılmasına dair kararların kesinleşmiş olması halindeyse, geçerli bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun kanuni temsilciliğinden ve % 30 hissesi oranındaki vergi borcunu ödediği, şirket ortaklığı ve temsilciliğinden dolayı vadesi geçmiş vergi borcunun bulunmadığı belirtildiğinden, konusu kalmayan tasarrufun iptali davası hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi ve bu durumda maktu karar ilam harcı alınması gerektiği- 6183 s. Yasadan kaynaklanan davalar için ise maktu vekalet ücreti takdiri gerekeceği-
İcra memurunun, mahkemenin verdiği karar gereği «tedbir memuru» sıfatı ile yaptığı işlemlere yönelik şikayetlerin, icra mahkemesince (tetkik merciince) değil, tedbir kararını veren mahkemece inceleneceği-