Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, borçlunun yaptığı 'zamanaşımı itirazı nedeni icranın geri bırakılmasına' dair verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, bu şekilde kesinleşmiş ise alacaklı tarafından İİK. mad. 169/6 gereğince genel hükümlere göre dava açılıp açılmadığı belirlenmesi ve açılmış ise bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi, icranın geri bırakılmasına ilişkin karar kesinleşmemiş ise bu kararın kesinleşmesinin beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalılar, "dava konusu temlik işleminin sipariş bedelinin, sipariş yerine getirilemediği için iadesi amacıyla yapıldığını" savunmuş ve mahkemece "yapılan KDV iadesinin temlik işleminin iptaline ilişkin davanın reddine" karar verilmişse de, siparişin varlığı yönünden öncelikle davalı üçüncü kişinin ne iş yaptığının tespiti, sipariş konusu malzemenin ne kadarlık bir alanda kullanılacağı yönünden inşaat mühendisi bilirkişi, siparişin davalıların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı yönünden ve davalıların banka kayıtları üzerinde inceleme yapılması yönünden mali müşavir bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre değerlendirilme yapılarak dava konusu temlik işleminin iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması ve dava konusu taşınmazlardan bir kısmının ticari işletme niteliğinde olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280 gereğince iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında karar ilam harcının iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri ile takip konusu alacak miktarı (aciz belgesine bağlanmış ise aciz belgesindeki değer) karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplaması gerektiği-
Davalı 4. kişi yönünden bedel farkının varlığı ve kısa süreli satışın iptal sebebi olmadığı; davalı 4. kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için, davacı tarafından onun İİK.mad. 280/1 kapsamında kötüniyetli olduğunun ispatlanması gerektiği- Borçlunun kullandığı kredinin kefili olarak borcu ödeyen davalının İİK. mad. 280/1 kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğu-Takiplere konu edilen çeklerin bir kısmının iptali istenen tasarruftan önce, bir kısmının ise sonra düzenlediği anlaşıldığından, mahkemece davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu borcun doğumuna ilişkin özellikle tasarruf tarihinde sonra düzenlenen çeklerle ilgili temel ilişki konusunda davacıya delilleri sunması için süre verilmesi, çeklerin ileri tarihli olup olmadığının belirlenmesi ve borcun doğumunun tespiti ile itiraz üzerine durmuş olan icra takiplerinin kesinleşmesinin beklenmesi, davacıya aciz belgesi sunulması için süre verilmesi ve dava önkoşullarının değerlendirilmesi gerektiği- Davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde, davanın İİK'nun 283/2 maddesi gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tazminatın davalı üçüncü kişinden tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava önkoşullarının bulunmaması halinde davanın ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekiği-
Davacı iflas idaresi, borçlu murisin halefi olarak değil yasanın verdiği yetki ve görev nedeniyle iflas masasının menfaati için ve murisin borçlarının ödenmesi adına gerekli tüm davaları açmakla yükümlü olduğundan, iflas idaresinin (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasını her türlü delille kanıtlayabileceğinin kabulü ile tarafların muvazaaya ilişkin tüm delillerinin değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu ile çalıştığı işyerinden 'tanışıyor olduklarını' belirtilmiş olan davalı üçüncü kişinin, bu nedenle davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu; birlikte sakin eşi ya da gelinine yapılmış olan tebligatların geçerli olduğu- Tasarrufun iptali davalarında borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan üçüncü kişiler ve üçüncü kişiler tarafından tasarrufa konu malın elden çıkarılması halinde davacının usulüne uygun olarak davaya dahil ettiği malikler hakkında davaya devam edilmesi gerekeceği-
İstihkak davasına karşı açılan tasarrufun iptaline ilişkin davanın temyizen inceleme görevinin Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne ait olduğu-
Borçlu davalının iştirak halinde maliki olduğu 22 adet taşınmaza haciz konulduğu anlaşıldığından, mahkemece icra dosyasında haciz konulan taşınmazların değerinin belirlenerek davacının alacağını karşılayıp karşılamadığının tesbiti ile borçlu davalının aciz halinin saptanması, borçlu davalının aciz halinde olduğunun anlaşılması halinde davanın esasına girilmesi, aciz halinin olmadığı durumda davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı şirket ile yetkilisi tarafından düzenlenen bononun yine şirket yetkilisi tarafından yeğeni olan davalıya ve onun tarafından da diğer davalıya ciro edilmesine ilişkin tasarrufların muvazaalı olduğuna dayalı olarak açılan davada, davalı şirket defterleri üzerinde iptali istenen tasarruf konusu bonolara dayalı ticari ilişki olup olmadığının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi bu mümkün olmaması halinde ticari alışveriş yapılmış ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş olduğu da dikkate alınarak bu kapsamda da bir inceleme yaptırılması gerektiği-