Tasarrufun iptali davalarında hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği, teminatın lüzum ve miktarı da mahkemece takdir ve tayin olunacağı, somut olayda, taşınmaz kaydına ihtiyati haciz konulduktan sonra yargılama sırasında taşınmaz dava dışı başka bir kişiye satılarak dava tazminat isteğine dönüştürülmüş, satış bedeli kadar davalının mallarına haciz konulması talep edilmişse de talebin reddedildiği, ileride telafisi imkansız zararlarının oluşabileceği nazara alınarak, ihtiyati haciz isteminin mahkemece takdir olunacak teminat karşılığında kabul edilmesi gerekeceği-
6183 sayılı Kanunun 27. maddesinde, amme alacağını ödememiş borçlulardan müddetinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların; ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların hükümsüz olduğu, 28/1-2 maddesinde ise edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine göre davanın açılmasına davalıların neden olduğu nazara alınarak yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına maktu vekâlet ücreti takdiri gerekeceği-
Yapılan satışlarda edimler arasında mislini aşan aşırı fark bulunmadığı, davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişilerin bildiği ya da bilebilecek durumda olduklarını gösterir bir yakınlığın da ispat edilemediği görüldüğünden, tasarrufların iptali istemli davanın reddi gerektiği- Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasında, borçlu ile davalı 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu nazara alınmadan sadece davalı 3. kişiler yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği-
İcra ve İflas Kanununun 278/3-2.bendine göre aktin yapıldığı sırada, kendi ver­diği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak verdiği pek aşağı fiyat kabul ettiği akitlerin bağışlama niteliğinde olup batıl olduğu- Dava konusu taşınmazın değerinin tesbiti için keşif ve bilirkişiler­den rapor alındığı ve bedel farkı olmadığına karar verildiği, karara esas alınan bilirkişi raporunda köy ihtiyar heyeti ve emsal taşınmazlar esas alına­rak rapor düzenlendiği belirtilmişse de, dosya içerisinde emsal taşınmaz değerlerine ilişkin bir bilgi ve belge olmadığı gibi keşifte kimsenin dinlenmediği, kadostro bilirkişisi taşınmazın deniz manzarasına sahip olduğunu belirtmiş olmasına rağmen, bu hususun değer tesbitinde dikkate alınmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporunun hükme esas alınacak nitelikte ve denetime elve­rişli olduğunun söylenemeyeceği-
İİK'nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin dava ön koşul yokluğundan red edildiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarife­sinin 7.maddesi 2.fıkrası gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Tasarrufun İp­tali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında ge­çerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya de­vamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu-  İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasar­rufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı-  Borçluya ait araçlar üzerindeki ipotek bedellerinin ödenmiş olması asıl borcun bitirildiğini göstermeyeceği gibi alacaklının ipotek tesis edilen alacağının dışındaki alacakları için söz konusu taşınmazlar hakkında tasarrufun iptali davası açmasına da engel teşkil etmeyeceği-  İpotek tesis edilen alacak için dahi ipoteğin kaldırılmış olmasının sonradan tasarrufun iptali davası açılmasına mani teşkil etmeyeceği-
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufların üç grup altın­da ve İİK.nln 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlediği, ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmadığı- İİK, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı (İİK. m. 281), bu nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Tarafların kardeş olması nedeni ile İİK'nin 278/II maddesine göre yapılan tasarrufun bağışlama hükmünde olduğundan bahisle açılan tasarrufun iptali davasında, davacı vekili davadan feragat ettiğini bildirdiği, vekâletnamesinde de feragate yetkili olduğu görüldüğünden, bu durumda onama kararının kaldırılmasına ve vaki fe­ragat nedeniyle bir karar verilmek üzere yerel mahkeme hükmünün bo­zulması gerektiği-
"Kamu alacağı olan 10.711 TL ile sınırlı olarak tasarrufların iptaline" karar verildiğine göre burada artık reddedilen bir dava kısmının olmadığı ve davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği- 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
İptal davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının gerçek bir alacaklı bulunması gerektiği- Davalılar "dava konusu alacakların gerçek bir alacak olmadığını, takip konusu bonoların muvazaalı düzenlendiğini, zamanaşımına uğrayan bonolar nedeniyle yapılan icra takiplerine borçlunun itiraz etmediğini, davayı kabul ettiğini, bu konuda borçlu ile abileri  arasında ceza soruşturması bulunduğunu" belirterek "takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı"nı savunmuş olduğundan, bu konudaki delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-