Eldeki dava açıldıktan sonra davalı borçlu şirketin iflas ettiği anlaşıldığından, öncelikle mahkemece iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar iptal davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK’nun 245 ve 255/2 madde gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi, sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek davanın esasının incelenmesi ve hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılacağı, kural bu olmakla birlikte yine anılan hükme göre davada kötü niyet sahibi üçüncü ("dördüncü" olması lazım) kişilerin de davalı olarak gösterilebileceği, üçüncü ("dördüncü" olması lazım) kişiler hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için ise kötü niyetli olduklarının kanıtlanması gerekeceği-
TBK. mad. 19 gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davanın genel mahkemelerde görülmesi gerektiği; tarafların sıfatının da (tacir olmasının da) görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi bulunmadığı- "Davanın, icra takibiyle, icra takibine konu bononun ve haciz işlemlerinin iptali istemine ilişkin olduğu, bononun kambiyo senedi olduğundan, görevli Mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğu" gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasına konu yapılan tasarruf tarihlerinin borcun doğduğu tarihten önceki tarihler olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi halinde, dava ön koşul yokluğu nedeniyle reddedildiğinden, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Alacaklı vekili, "takip dosyasındaki alacağın tahsili amacıyla açılan tasarrufun iptali davasında, takip dışı davalı tarafından İİK. mad. 281 uyarınca dosyaya para yatırıldığını..." ve sonrasında "...bahse konu paranın takip dosyasına mahsubunda hukuki engel kalmadığını..." belirtmiş olduğundan, mahkemece, alacaklı vekilinin dilekçesindeki "vakıanın kabulü beyanı karşısında yatan bu meblağın dosya borcuna mahsubuna karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde ve delil listesinde şahitlerini bildirmiş olan ve bundan da vazgeçmemiş olan davacının tanıklarının usulüne uygun davetiye çıkarılması ve dinlenilmesi sonucunda bir karar verilmesi gerektiği-
"Davalı borçlunun anılan takip dosyasındaki ödeme emrini icra müdürlüğünde tebliğ alarak takip günü takibi kesinleştirdiği, maaşına haciz konulmasına muvafakat ettiği, borçlunun maaşı üzerindeki ilk haczin davalı üçüncü kişiye ait takip dosyasına ait olduğu" belirtilerek, davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırma amacıyla verdiği muvazaalı senedin ve bunun için yapılan icra takibinin iptali konusunda tasarrufun iptali davası açılabileceği- Tasarrufun iptali davalarında, İİK. mad. 281/II uyarınca, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği- İhtiyati haciz için davaya ilişkin tüm koşulların gerçekleşmesinin beklenmesi dava ile elde edilecek sonuçların alınamamasına yol açabileceğinden ve aciz belgesi yargılamanın her aşamasında giderilebilecek bir eksiklik olduğundan, henüz aciz vesikası alınmamış olsa bile, (muvazaalı takip dosyasına ödenen borçlunun maaşı üzerine) ihtiyati haciz istemenin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
6183 sayılı AATUHK.nun 24 vd uyarınca prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu (mülga 506 s. K. mad. 80/4; 5510 s. K. mad. 88/19)- Maddi hataya dayalı onamadan dolayı usuli kazanılmış hak doğmayacağı- Usul kuralları kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olduğundan, taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşturmayacağı-
Tasarrufa konu taşınmazın satış tarihinde belirlenen değeri gözetildiğinde, İİK'nın 278/2 maddesinde belirtilen edimler arasındaki aşırı fark olmadığı ve İİK'nun 280. madde kapsamında davalının, borçlunun mali durumunu ve alacaklıları ızrar kastını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu ispatlanamadığından, bu davalı yönünden davanın reddi gerektiği- Haciz tutanağında borçlunun ev adresine gidildiği bu adreste oturduğu tesbit edildiği ancak adres kapalı olduğundan çilingirle girilmediği belirtildiğinden, bu zaptın İİK'nun 105 niteliğinde bir belge olduğundan söz edilemeyeceği ve bu nedenle tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Yargılama sırasında tasarrufa konu malın üçüncü kişi tarafından devredilmesi halinde, davacı alacaklının davayı bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği veya devredilen şahısları davaya dahil edip etmeyeceği belirlenmesi gerektiği-
Takip konusu borcun kredi sözleşmelerinden doğduğu, davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunun ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu- İptali istenen birden fazla tasarruf bulunmakta olup, karar ilam harcı kamu düzenine ilişkin olduğundan daha düşük olan toplam alacak miktarı üzerinden ve oranlama yapılarak; yine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de oranlama yapılarak tahsiline karar verilmesi gerektiği- Harç miktarının dava değeri üzerinden ve müteselsilen, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de müteselsilen olacak şekilde hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-