Taşınmaza yerel mahkemece tedbir niteliğinde konulan ve tapuya işlenen ihtiyati haczin aynı mahkeme tarafından ek karar ile kaldırıldığı anlaşıldığından, şikayetçinin icra mahkemesine yaptığı başvurusunda hukuki yararının bulunmadığı-
İcra takip dosyasında, İİK. mad. 105 niteliğinde borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptal davasının kabulü halinde, davacı alacaklı tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceğinden, sadece "tasarruf konusu taşınmazın davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak haciz ve satışını isteyebilme yetkisi verilmesi" gerekirken, tapunun iptali ile borçlu adına tesciline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kamu alacaklarının bir kısmını veya tamamının tahsiline olanak bırakmamak amacı ile borçlu tarafından bir taraflı tasarruflar ile borçlunun maksadını bilen veya bilmesi gereken kimseler ile yaptığı tasarrufların tarihleri ne olarsa olusun geçersiz olduğu (6183 s. K. mad. 30) kabul edildiğinden, mahkemece tanık beyanlarının bu madde kapsamında olup olmadığının değerlendirmesi gerektiği- 6183 s. Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Mahkeme dışı sulhe göre karar verilebilmesi için, mahkemeye verilen sulh sözleşmesinin duruşmada tarafların önünde okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflara (veya sulh için yetkili vekillerine) imzalatılması gerektiği-. Mahkemece, taraflardan mahkeme dışı sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulh sözleşmesi haline getirmek isteyip istemedikleri tekrar sorularak ve istemeleri halinde gereği yapılarak, yargılama giderleri için de bir anlaşma olup olmadığı belirlenerek, anlaşmaya varılmamış ise sulh protokolündeki kısmi kabul ve feragata göre karar verilmesi, tarafların sulh sözleşmesini mahkeme içi sulhe dönüştürmek istememeleri halinde ise, davanın esasına girilerek üçüncü kişinin borçlu ile alacaklı arasındaki muvazaa iddialarını da araştırmak sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı alacaklı taşınmazlar üzerindeki hacizlerde 2. sırada yer almakta olup, bu taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılarak ve birinci sıradaki haciz miktarı tesbit edilerek, davacı alacaklının alacağını karşılamaya yetip yetmediği saptanarak, aciz halinin olmadığı anlaşıldığı takdirde, davanın ön koşul yokluğundan reddine; aksi durumda ise davalı 3. kişilerinin borçlu ile yakınlıkları, borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olup olmadığı, ivazlar arasında bedel farkı bulunup bulunmadığı, yani İİK. mad. 278, 279 ve 280 uyarınca iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davalılar, temyiz aşamasında davacı alacaklı ile sulh olduklarını belirtmiş ve davacı alacaklı vekili de bu iddiayı teyid etmiş olduğundan, mahkemece, sulh sözleşmesi var ise, tarafların bu sulhe göre karar verilmesini isteyip istemediği sorularak sulhe göre karar verilmesini istemeleri halinde, sulh sözleşmesine göre karar verilmesi; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerektiği-
Değerlendirilmesi gereken bir diğer hususda hukukun uygulanmasına ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 33. maddesine göre hâkimin Türk hukukunu resen uygulayacağı- Maddedeki “Türk hukuku” teriminin kanunların yanı sıra mevzuat ile örf ve adet hukukunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de kapsadığı- Davacının dava nedenini yani dayandığı olayları bildirmekle yetineceği- Bu olaylara uygulanacak hukuk kurallarını bulmak ve uygulamak, başka bir söyleyişle bu olayların hukuksal niteliğini ve nedenini tayin etmek Türk yasalarını kendiliğinden (re’sen) uygulamakla yükümlü olan (HMK.33) hakime ait olduğu- (HGK'nun 2013/21-1791 Esas 2013/1676 Karar sayılı kararı)
Mahkemece oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerektiği- Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerektiği-
Mahkemece öncelikle, davacı vekiline İİK'nun 277 vd.maddelerine göre mi, BK'nun 19.maddesine dayanarak mı dava açtığının, hangi sebebe dayandığı hususunun açıklattırılması, daha sonra istinafa gelen davalılar vekilinin dava koşullarına ilişkin savunmaları değerlendirilerek, sonucuna göre ihtiyati haciz kararına itiraz konusunda bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasında mahkemece, dava konusu edilmeyen taşınmaz yönünden bir dava varmış gibi asıl dava konularından ayrı bir karar daha verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-