Mahkemece yapılması gereken işin, temyize konu taşınmaz bakımından mal rejiminin tasfiyesine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde katılma alacağı davası yönünden ilgili davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi daha sonra da tefrik edilen dosyada ayrı bir görevli Aile Mahkemesi var ise o mahkemeye yok ise aile mahkemesi sıfatı ile davaya bakılarak dava konusu taşınmaz yönünden katkı payı alacağının var olup olmadığı araştırılıp, varlığı tesbit edilmesi halinde hükmedilen katkı payı alacağı, gözönüne alınarak eldeki dava yönünden, dava konusu taşınmazla ilgili 09.05.2008 tarihli tasarrufun TBK’nun 19 maddesi gereğince iptale tabi olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK’nun 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinden ibaret olduğu, aksi durumda yani davacının katkı payının olmadığının saptanması halinde ise her iki dava yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu şirket hisse devrinin görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisinin olmadığı, kaldı ki davada incelenmesi gereken hususun davalı borçlunun yaptığı tasarruflarının iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla İİK 277 vd maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediği olduğu, açıklanan şekli ile görevin, İİK 281. maddesine göre genel mahkemelere ait olduğu-
Satışların muvazaalı olduğu iddiası ile iptali ve davalı eş adına tescili, bunun yanında davalı eşe dönecek tapu kaydının eşler arasındaki mal rejimi gereğince tasfiye edilerek yarı paya ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili mümkün olmadığı takdirde alacak isteğinde bulunulduğu, 3. kişilere geçen taşınmazlara ait tapu kaydının iptali ile eski malikine yani davalı eşe dönüşünün sağlanması ile ilgili davayı açmakta davacının hukuki yararının bulunduğu; anılan taşınmazların tapu kaydının iptali ile eski malike dönüşü sağlandığında, açılan edinilmiş mallara katılma alacağının tahsili sağlanmış olacağı, davacının istekleri arasında yer alan taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi gereği yarı paya ait tapu kaydının iptali ve tescili; mümkün olmadığı takdirde alacak (katılma alacağı) isteği bakımından bu davaların çözüm yeri aile mahkemeleri olduğu, davacının diğer isteğinin ise, TBK’nun 19.maddesine dayalı şahsi hakka ilişkin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve davalı eş adına tescili olup bu istek bakımından uyuşmazlığın çözüm yeri HMK’nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca belirlenecek genel mahkemeler olduğu; her iki davanın birlikte Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek karara bağlanmasının hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazın, borçlunun bir başka alacaklısı tarafından yapılan takip sırasındaki ihale sonucunda satılması ve ihale bedelinin takip konusu alacağı karşılamaması halinde, konusu kalmayan tasarrufun iptali davası hakkında karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarından amaç alacaklı kamu kurumuna alacağını tahsil imkanı sağlamak olup tasarrufun kamu alacağı nisbetinde iptali gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarının kabulü halinde takip konusu alacak ile tasarrufa konu şeyin bedelinden hangisi az ise o değer üzerinden harç alınması gerekirken fazla olan vergi alacağı üzerinden harç alınmasının hatalı olduğu- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Nam-ı müstearın, tasarrufun iptali veya TBK'nun 19.maddesine göre dava yönünden, alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu, mal varlığına ilişkin bu tür davaların HMK'nun 2. maddesi gereğince genel mahkemelerde görülmesi gerekeceği-
Danışıklı işlem ile diğer kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacaklarının bulunması ve danışıklı işlemin o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerektiği- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davalarda, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak dava konusu taşınmazın davalıya satışına ilişkin tasarrufun iptali ile davacıya bu taşınmaza haciz ve satış isteme yetkisinin tanınmasına karar verilmesi gerektiği- Davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan tazminat davasının sonucu beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde, mevcut delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede hata yapılarak "kesinleşmiş bir takibin bulunmadığı, aciz belgesinin sunulmadığı" gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında, borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu 3. kişinin arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla yapılan tasarrufların iptaline ilişkin davada, davalı borçlu hakkındaki takibin kesinleşip kesinleşmediği, yapılan kısmi ödemelerde gözönüne alınarak tasarruf tarihi itibarıyla davacı idarenin davalı borçlu ile ilgili vergi aslı ve gecikme faizi alacak miktarının gerektiğinde bilirkişi tarafından tespiti, davacı idare aciz belgesi sunmak zorunda olmasa da, 6183 s. AATUHK . mad. 27, 29 ve 30'da, "borçlunun malların borcuna yetmediği anlaşılanlar" ibaresi bulunduğundan ve davalı borçlunun davacı tarafından haciz konulan üç aracı ve üç taşınmazı bulunduğundan, borçlunun mevcut malvarlığının takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 94 uyarınca yetki belgesi alan alacaklının, TMK. mad. 562 uyarınca açtığı tenkis istemli davada, önceden tasarrufun iptali istemi ile dava açılmış oması nedeniyle derdestlikten söz edilemeyeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunduğu gibi, davalı borçlu şirket ortağı ile davalı 3 .kişinin aynı köy, cilt ve hanede nüfusa kayıtlı oldukları, aynı yörede ticari faaliyette bulundukları, davalının savunmasından borçlunun durumunu ve amacını bildiği ve emsal olarak sunulan ve Yargıtay tarafından düzeltilerek onanan bir diğer dosyada da "davalı borçlu şirket ortağı adına kayıtlı taşınmazı davalı 3. kişinin ağabeyine, borçlu şirketin adına kayıtlı taşınmazı da 4. kişiye, onun da davalının ortağı olduğu şirkete devrettiği her iki tasarrufun da iptaline karar verildiği" görüldüğünden, dava konusu tasarrufun İİK'nun 278/3-2, 280/1 maddeleri gereğince iptale tabi olduğu-