Evliliğin ölümle sona ermesinden sonra da, TMK mad. 240. ve 652'nin tanıdığı hakları kullanabilmek için davacının, hissedar olduğu konutun, aile konutu olduğunun tespitini istemede hukuki yararı olduğu-
Evlilik boşanma ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmazın aile konutu olma niteliğini kaybetmiş olduğu, bu husus gözetilerek konusuz kalan tapu iptali ve tescil davası hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" dair karar verilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretini, dava tarihi itibarıyla tarafların haklılık durumları dikkate alınarak tayin edilmesi gerektiği-
TBK m. 603 hükmünün bir ayni güvence türü olan ipoteklere uygulanamayacağı- İpotek tesis edilen taşınmazın aile konutu olup olmadığının araştırılarak aile konutu olmaması halinde taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilmesi için eş rızası alınmasının zorunlu olmadığının gözetilmesi gerektiği-
11. HD. 25.05.2021 T. E: 2020/3899, K: 4383-
Aile konutu niteliğinde olduğu hususunda duraksama bulunmayan taşınmaz için davacı kadının açık rızası alınmadan, ipotek tesis edilmesinin hatalı olduğu; bu nedenle taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı tespit edilen kısmı ile ilgili olarak ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermişse aile konutu niteliğinin de ortadan kalkacağı-
Tapuya aile konutu şerhi verilmemiş bile olsa o konutun aile konutu niteliği taşıyacağı- Bu haktan feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamayacağı; ancak belirli bir işlem için açık rıza ile ortadan kalkabileceği- Bu nedenle eşlerden birinin, diğer eşin rızası bulunmadıkça aile konutu le ilgli kira sözleşmesini feshedemeyeceği, aile konutunu devredemeyeceği ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağı-
Davalı eşin aile konutu şerhi bulunan taşınmazı diğer davalıya devrettiğini, yine evlilik birliği içinde alınan taşınmazı mal kaçırma amacıyla diğer davalıya devrettiğini belirterek, anılan taşınmazların tapu kaydının iptali ile davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi isteminde bulunduğu davada; gerek dava dilekçesi, gerekse mahkemenin kabul biçimine göre davanın, Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan genel muvazaa hukuksal nedenine dayandığı ve bu davanın genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği-
Alacaklı banka tarafından kredi borcunun ödenmememesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığı ve dava açılmadan ihtiyati tedbir talep edildiği, dava açılmadan İİK'nun 72. maddesi uyarınca takibin durması ya da icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilemeyeceği gibi, İİK'nun 72/3. maddesi uyarınca icra takibinden sonra takibin durdurulması niteliğinde satışın durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği-
"Aile konutu" niteliğindeki taşınmaz üzerinde malik olmayan eşin açık rızasını alınmadan, TMK. 194'de aykırı şekilde tesis edilen ipoteğe dayalı yapılan icra takibi sonucunda taşınmazı alacağına mahsuben adına geçiren davalı bankanın iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği- TMK. 194/1'e aykırı olarak tesis edilen ipotek işleminin bağlayıcılığı bulunmadığından, cebri icra sonucu davalı banka adına ihale edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı (malik) eş adına tesciline karar verilmesi gerektiği- "Dava konusu taşınmazın yargılama aşamasında kesinleşen ihale ile banka adına tescil edildiği, İİK. 134 uyarınca, icra mahkemelerinin ihalenin feshine ilişkin kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceği, bu noktada kesinleşen ihalenin feshinin reddine ilişkin kararla mülkiyet aktarımının sağlanması nedeniyle yolsuz tescilin artık tartışılamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-