Davacı daha sonra vermiş olduğu dava dilekçesi dikkate alınmadan davacının ilk dilekçesi üzerinden, İİK mad. 277 ve devamı maddelerindeki koşulların değerlendirilmesi gerektiği, davacı, davasını İİK mad. 94 göre devam edileceği düşüncesi ile, tasarrufun iptalini istediği ve başlangıçta buna göre taraf gösterdiği bir kısım davalılar hakkındaki davadan feragat etmiş ise de feragatin dayanağı kalmadığından ve feragat hakkının özünden vazgeçme niteliğinde olmadığından geçersiz olup, davalılar, davada taraf olmaları yönünde dahili davalı yapılarak, İİK mad. 277 ve devamı maddelerine göre yargılamanın yapılarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre (TBK 19) muvazaa hukuksal nedenine dayalı açılan iptal davasında, davacının tazminat ve katkı payına ilişkin alacak davalarının kesinleşen sonucunun beklenmesi, alacağın belirlendiği takdirde, her iki alacak yönünden mevcut delillerin TBK 19 gereğince değerlendirilmesi gerektiği, "dava tarihi itibariyle doğmuş bir alacak mevcut olmadığından hukuki yararı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacı ile davalı arasında boşanma davasının Fransa'da açıldığının ve henüz sonuçlanmadığının anlaşıldığı, boşanma olmadığı için açılmış bir katkı payı alacağı davası da bulunmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığıi davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İlk derece mahkemesince dava tasarrufun iptali davası olarak değerlendirildiği halde davacının öncelikle muvazaa iddiası ile talepte bulunduğu- Mahkemece uyuşmazlık konuları belirlendikten sonra harca esas değerin belirlenmesi gerektiği- Tanık anlatımlarına itibar ile harca esas değerin belirlenemeyeceği- Harca esas değerin tespiti yönünden - özellikle davacı tarafın bilirkişi inceleme talebi de bulunduğundan - keşif ve bilirkişi incelemesi suretiyle değerlendirilme yapılması gerektiği-
İptal davasında davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1,2.maddesi uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği-
Borcu doğuran temel ilişkinin çek keşide tarihinden önce,  factoring sözleşmenin düzenlendiği tarih olarak kabulü gerektiği- Borçlunun aciz halinin takip dosyası gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği-
Mahkemece, dava konusu taşınmazın davalı tarafından değerinden daha düşük fiyatla alındığının ispatlanmadığı, zira mahallinde keşif için avans yatırılmadığı, bu yönde delil değerlendirmediği ve davacının davasını ispatlayamadığından bahisle davanın reddine karar verilmişse de; davacı tarafından aciz belgesi sunulmadığından, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesigerektiği-
İstihkak davasına karşı haczi yaptıran alacaklının İİK mad. 277 vd. dayanarak ve muvakkat veya kati aciz belgesi (madde, 143,105) ibrazına mecbur olmaksızın mütekabilen (HUMK. madde 203 vd.) iptal davası açabileceği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması gerektiğinden alacaklı davacı tarafından açılan itirazın iptali davası ile icranın geriye bırakılmasına dair kararların kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, İİK mad. 33/a-2 uyarınca dava açılıp açılmadığı belirtilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Nam-ı Müstear, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olup, bu tür işlemlerin İİK mad. 277 ve devamı hükümlerine dayanılarak iptali istenilebileceği- İşlemin nam-ı müstear olarak gerçekleştiğini ispat külfeti davacıya ait olduğu- Davalı borçlu ve dava dışı şahıslar aleyhine alacaklıyı zarara uğratmak kasdı ve mevcudunu eksiltmek suçu sebebi ile açılan ceza davasında, dava konusu gayrımenkulün davalı borçlu tarafından satın alındığına ya da parasının davalı borçlu tarafından ödendiğine dair herhangi bir delil bulunmaması gerekçesiyle beraatine karar verilmesi, davalı borçlunun kira bedeli adı altında bankaya para yatırması sebepleri birlikte değerlendirildiğinde, taşınmaz bedelinin borçlu tarafından ödendiğinin ve üçüncü kişi adına tescil edildiğinin (nam-ı müstear) davacı tarafından somut deliller ile ispat edilmediği-