Jeolog, jeomorfolog, harita mühendisi ve ziraat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen 13.04.2015 tarihli raporda, idare tarafından oluşturulan kıyı kenar çizgisine göre dava konusu parselin 1,83 m2'sinin kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı belirlendikten sonra bilirkişi kurulunca oluşturulan kıyı kenar çizgisine göre anılan taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi dışında (kara tarafında) kaldığı; ancak, İdare tarafından oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile bilirkişi kurulu tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedeninin açıklanmadığı; bu nedenle, mahkemece öncelikle dava konusu 490 parsel sayılı taşınmazın hükmen tesciline esas olan dayanak tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tedavüllerine esas tüm belgeler ile parselin davalı adına tesciline esas hüküm dosyası getirtilip incelendikten ve kesin hüküm bulunup bulunmadığı değerlendirildikten sonra, İdarece oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile mahkemece oluşturulan bilirkişi kurulunca 13.04.2015 tarihli raporda belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedenleri hakkında anılan raporu sunan bilirkişilerden bilimsel gerçeklere ve maddi bulgulara dayalı, denetime açık ek rapor alınması gerektiği-
Tavzih talebinde bulunulduğunda nasıl işlem yapılacağı HMK. mad. 306 'da gösterilmiş olup, tavzih dilekçesinin bir nüshası karşı tarafa cevap süresi belirlenerek tebliğ edilmeden karar verildiğinden kanunda gösterilen şekilde işlem ve inceleme yapılması gerektiği-
Önceki bilirkişilerden farklı bir bilirkişi kuruluyla yeniden dava konusu taşınmazda keşif yapılması; taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi; açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi; keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi; her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişiye açıklattırılması; ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi; mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın tesciline esas olan mahkeme dosyasının veya ilama dayanak bilirkişi raporu ile eki krokisinin bulunduğu yerden getirtilmesi; mahallinde keşif yapılmak suretiyle teknik bilirkişi aracılığıyla tescil ilamının dayanağının TMK. mad. 719 ve 3402 sayılı Yasa'nın 20. maddesi hükmü uyarınca kapsamının saptanması ve belirlenen durumun krokiye yansıtılması; kayıt kapsamının veya bir bölümünün kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığının anlaşılması halinde ilamda taraf olan Hazine'yi bağlayacağının düşünülmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.06.2003 gün 97/110 sayılı kararının da bu doğrultuda olduğu bilinerek, uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması gerektiğinden yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, toplanan diğer tüm delillerin birlikte tartışılıp değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kıyılar tapuya tescili gereken taşınmazlardan olmayıp, dava konusu taşınmazın kıyı alanında olduğunu belirten teknik bilirkişi rapor krokisindeki bölümlerin tapu kaydının iptaline karar verilmiş ise de; iptal edilen bu bölümlerin tapu sicilinden terkinine de karar verilmesi gerektiği- Davanın reddi nedeniyle yararına vekalet ücreti takdir edilen davalı otel dışındaki diğer davalılar tapudaki paylarını davalılardan otele devrettiklerinden davada taraf sıfatları kalmadığı ve bu davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğu-
Tapu sicilinde davalı adına kayıtlı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapu kaydının iptaliyle tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiyle açılan davada, idare tarafından oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile bilirkişi heyeti tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedeni üzerinde durulmamış olduğundan, öncelikle dava konusu taşınmazın ilk tesisinden itibaren tedavüllerine esas tüm belgeler getirtilip incelenmesi ve idarece oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile rapor ile mahkemece oluşturulan bilirkişi heyetince belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedenleri hakkında anılan raporu sunan bilirkişilerden bilimsel gerçeklere ve maddi bulgulara dayalı, denetime açık ek rapor alınması, yani idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması gerektiği-
İdari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması gerektiğinden, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, toplanan diğer tüm delillerin birlikte tartışılıp değerlendirilerek, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapu kaydının iptaliyle tescil harici bırakılmasına karar verilmesi istemiyle açılan davada karar verilmesi gerektiği-
Mevcut bilirkişi kuruluyla yeniden dava konusu taşınmazda keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen bilirkişi kurulunca tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kadastral paftayla tersimatı yapılmış ölçekli kroki üzerinde gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişiye açıklattırılması, eksikliğin bu şekilde giderilememesi halinde aynı nitelikleri haiz farklı bir bilirkişi kuruluyla yeniden inceleme yapılarak eksikliğin giderilmeye çalışılması gerektiği- Kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun gözetilmesi gerektiği-