Miras bırakana ait nüfus aile kayıt tablosu ve mirasçılık belgesi istenilerek davacıdan başka mirasçısı bulunup bulunmadığının araştırılması, başka mirasçı bulunduğunun belirlenmesi halinde, HMK. 243 ve 244 uyarınca, taşınmaz başında keşif yapılmak suretiyle dava konusu parsellerin davacıya intikal şeklinin (taksim, bağış vb.) davacı, yerel bilirkişi ve tanıklardan açıkça sorulmak suretiyle tespiti, dava konusu parsellerin terekeden çıktığı ve davacının mülkiyetine geçtiğinin belirlenmesi halinde davanın kabulüne, aksi halde TMK.nun 701 ve 702.maddeleri göz önünde tutularak dava koşulu yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz muristen kaldığına göre TMK.’ nun 701 ve 702. maddeleri gereğince terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Mahkemece öncelikle taraf teşkilinin denetlenerek, sağlanmadığının tespitinde öncelikle bu nedenle davanın reddi düşünülmelidir. Şayet taraf teşkili sağlanmışsa bu durumda işin esasına girilerek gerekli araştırma-mera olup olmadığı veya meradan elde edilip edilmediği yerel bilirkişilerin parsel başında dinlenmesi vb- yapıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Davacı dava dilekçesinde, sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece davacının taraf ehliyeti sorgulanıp araştırılmadan yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
MK’nun 702/2 maddesinin getirdiği hükmün yargısal uygulamada kısmen yumuşatıldığı, bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edilebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınmasının veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiğinin kabul edildiği-
Murisin ölümüyle geriye mirasçı olarak davacı ve davalı dışında başka mirasçıların da kaldığı ve bunların davaya muvafakat etmediklerini açıkladıkları görülmekle; TMK’ nu uyarınca terekeye bir temsilci atanması ve onun katılımıyla davanın sürdürülmesi gerekirken, anılan husus göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazda davacıların da mirasçı olmaları sebebiyle miras paylarının bulunduğu anlaşıldığından, mirasçılık belgesinde belirtilen payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş bulunmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Dava konusu taşınmazın önceki niteliği, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden ise kim tarafından ne zaman imar ihyasına başlandığının, imar ihyanın bittiği tarihten itibaren tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ile bu zilyetliğin dava tarihine kadar kim tarafından sürdürüldüğünün, taşınmazın davacıya babasından satış, bağış suretiyle ya da babasının ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan miras taksimi ya da miras payının devri suretiyle geçip geçmediğinin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmasının gerekeceği-
İdari yoldan tapu kaydında tasarrufta bulunulamadığı için zorunlu olarak dava açılan durumlarda tapu malikinin davacı ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir tespit kararı verilmesi gerekeceği-