1947 yılında yapılan tapulama çalışmalarında özel kişiler adına tespit ve tescile tabi tutulan taşınmazın tapu kaydının, davacı satın aldıktan sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle oluşan zararın kadastro işlemlerinden kaynaklandığının kabulü ile zararın TMK.'nun 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği
Davacının atiye terk niteliğindeki beyanının feragat olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu-
Tapu kaydında un fabrikaları olarak niteliği belirlenen taşınmazdaki fabrikaların faaliyetine devam etmesi için gerekli olan ve dava dilekçesinde yazılı bulunan tüm demirbaş, eklenti ve muhtesatların fabrikanın zorunlu ve önemli unsurları olduğu birinin olmadığında diğerinin işlevini yerine getirmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla ve özellikle davalı tarafın bu taşınmazın ve üzerindeki fabrika binaları ile eklentilerini görerek cebri ihaleden satın alma olgusuda dikkate alındığında muhtesatların tespitine ilişkin davanın reddine, ancak, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen faydalı ve zararlı masraflar için BK'nun hükümleri uyarınca Genel Mahkemede alacak davası açmakta muhtariyetine karar verilmesi gerekeceği-
Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olacağı-
Tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın devletin kusursuz sorumluluğunda olup TMK.'nın 1007. maddesi kapsamında tazmini gerekip, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihinde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, niteliği belirlenip taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti yapılıp tazminin gerektiği-
Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşması aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan Devletin kusursuz sorumlu olacağı-
Tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminat miktarının da o kadar olması gerekeceği-
Kadastro mahkemesinin kesinleşen hükmü ile M.H. adına tesciline karar verilen 3518 parselde teknik bilirkişinin 09.05.2003 tarihli raporunda (a) harfi ile belirtilen 385 m2'lik bölümünün müdahile ait olduğunun belirlendiği gerekçesiyle bu kısma yönelik davanın kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı, ancak 3518 parselin (a) harfi ile belirtilen bölümü dışında kalan bölümünün (521m2lik bölüm) gerek eldeki davanın konusu olmadığı gerekse de Dairenin 01.11.2010 gün 2010/3947-5199 Esas ve Karar sayılı bozma kapsamı dışına çıkılarak, kadastro mahkemesi yargılaması sonucunda Hazine adına tesciline karar verilip kesinleştiği halde, bu bölümün de M.H. mirasçıları adına tesciline karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, her ne kadar Hazine dava konusu edilen taşınmaz bölümü yönünden taraf değil ise de tapu sicilinin doğru esaslara dayanmasının ve düzgün tutulmasının Devlet'in sorumluluğu altında ve kamu düzeni gereği olduğu, diğer bir deyişle tapu sicilinin düzenli tutulmasına dair kararların kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle kendiliğinden göz önünde tutulması gereken hususlardan olduğu-
Sahte nüfus cüzdanı kullanılmak suretiyle elde edilen sahte vekaletnameye dayalı olarak tapuda yapılan satış işleminde, 3. el konumunda olan davacının yapılan temlik işleminde iyiniyetli olmadığı ve bu nedenle 4721 sayılı TMK.nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı, kendi kusurlu durumu nedeniyle davacının TMK.nun 1007. maddesi uyarınca devletin kusursuz sorumluluğuna dayalı olarak tazminat isteyemeyeceği-
İpoteğin haksız fek edilmesi sebebiyle terditli olarak açılan davada, taşınmazın önceki malikinin olan davalının yararına kredi kullanılması sureti ile ipotek tesis edilmesi nedeni ile sorumlu olduğu, diğer davalı Hazine'nin de ipotek fek işlemini yapan tapu memurlarının haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeni ile kusursuz sorumluluğu karşısında davacı alacağının bu iki davalıdan tahsili gerektiği- Davalı Hazine'nin harçtan muaf tutulması ve davacının dava açarken peşin yatırdığı karar ve ilam harcının, yargılama giderleri içerisinde sadece diğer davalıya yüklenmesi gerekirken, bu davalı yanında diğer davalı Hazine'den de tahsiline hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-