Davacıya ait taşınmaz hakkında, Hazine tarafından kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasının derdest olduğu öne sürülerek, TMK. mad.1007' ye dayalı olarak açılan tazminat davasında, işbu dava sürecinde tapu iptalinin kesinleştiği bilinerek, davacının zararından davalı Hazine' nin sorumlu olduğu; detaylı bilirkişi araştırmasıyla taşınmazın değerinin emsallerine göre incelenerek belirlenmesi ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği-
Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün teşkil ettiğinden, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK. mad. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğu- TMK. mad. 1007 gereğince, davacının zararından davalı Hazine sorumlu olduğundan, Orman Yönetimi hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Tazminat istemine konu taşınmaz hakkında Orman Yönetimi tarafından açılan tapu iptali ve tescil istemli davasının, HMK. mad. 166 gereğince birlikte görülmesi gerektiği- 8 gerçek kişiden oluşan davacılardan sadece birinin karar başlığında gösterilmesi, vekalet ücretinde; nisbi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğu, ıslah harcı eksik yatırıldığından; ıslah harcını tamamlamak üzere davacılara süre verilip harç tamamlanırsa ıslah edilen miktar üzerinden aksi halde dava dilekçesinde gösterilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerektiği-
Kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil ile elatamın önlenmesi istemlerine ilişkin açılan davanın, derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de karar usul ve kanuna aykırı olduğu- Daha önce açılmış bir davanın, eldeki dava açısından (HMK 114/1-2) derdest kabul edilebilmesi için her iki davanın konusu, tarafları ve sebebinin aynı olması gerektiği- Dava sebepleri ve talep sonuçları farklı olan ancak her iki davanın konusu aynı taşınmaz olduğundan davalar arasında HMK'nın 166. maddesi gereğince bağlantı bulunduğu gözetilerek her iki dava birleştirildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Tapu kaydında arsa niteliğinde olan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle mahkemece, hükmen tapu kaydı iptal edildiğine göre; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde ve Kanunun ilgili yönetmeliğinde belirtilen yönteme göre ve ayrıca 11/03/1983 tarih, 1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. - 1998/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütler çerçevesinde; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkilerinin, taşınmazın arsa niteliği dışında, bu hukuki niteliği yönünden de ayrıca tartışılması gerektiği- Tapu iptali tescil kararının kesinleştiği tarih yerine dava tarihine göre değer biçen yetersiz bilirkişi raporunun esas alınamayacağı-
Tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin davada, tesis kadastrosunun dayanağı olan kayıtlar tercüme ettirilerek denetlenmemiş, paydaşlardan birinin babasının eş ve cocuklarını gösterir nüfus aile kaydı yeterince araştırılmamış, nüfus ve zabıta araştırması tapu kayıtlarına uygun yapılmamış olduğundan hükmün bozulması gerektiği-
TMK. mad. 1007 'ye dayanılarak açılan tazminat davaları için kanunda ayrıca bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, TBK. mad. 146 'da yazılı 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ve zamanaşımının başlangıç tarihinin de zararın oluştuğu, yani mülkiyetin kaybı tarihi olduğu-
TMK. mad.1007 uyarınca açılan tazminat istemine ilişkin davada, 1941 yılında kesinleşen orman kadastrosu, 1993 yılında kesinleşen arazi kadastrosu bulunmakta olup, tazminat miktarı belirlenirken öncelikle tapusu iptal edilen taşınmazın niteliğinin tespiti gerektiği, çekişmeli taşınmaz tapuda arazi (meşeli tarla) niteliği ile kayıtlı olup, tarım alanlarında, olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer tespiti yapılması gerektiği halde; raporu hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda arsa-arazi ayrımı açıklanmadan, ancak sanki arsa imiş gibi satış fiyatı üzerinden değerlendirme yapılması ve bu değerlendirme yapılırken de emsal taşınmaz gösterilmeden, tahmini rayiç değere göre hesaplanmasının hatalı olduğu- TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu kaydının iptalinden kaynaklı tazminat davalarında, zararın, mülkiyetin kaybedildiği tarih olan, tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği günde doğmuş olduğu, bu nedenle değer tespitinin bu tarih itibarıyla yapılması gerektiği-
Kadastro Mahkemesindeki davanın 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarının iptaline ilişkin olduğu, bu dava ile eldeki tapu iptal ve tescil davasının birleştirilerek görülmesinin gerekli olmadığı anlaşıldığından eldeki davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğu-
Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarının da o kadar olması gerektiği- Tazminat miktarının, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olması gerektiği- Tapu kaydı henüz iptal edilmediğine ve mülkiyetin kaybından sözedilemeyeceğine göre, davacının, tapu kaydında bulunan "orman sınırı içinde kalmıştır" şeklindeki şerhin silinmesi davasının reddine karar verildiği aşamada henüz tazminat isteme hakkının bulunmadığı; orman şerhi tapu maliki davacının tasarruf yetkisini kısıtlar nitelikte ise de, idare tarafından tapu iptali - tescil davasının açılmasını beklemeye gerek olmadan, tapu maliki tarafından da kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan bölümün, maliki olduğu parselden ifrazı ve bu bölümün mülkiyetinin kaybı nedeniyle doğacak zararın tazminini istemeye engel bir durum bulunmamakta ise de davacının böyle bir talebi bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Birleştirme kararı verilse dahi her bir dava bağımsız dava olma özelliğini koruduğundan, asıl ve birleştirilen davaların her biri bakımından 6100 sayılı HMK.nın 297.maddesine uygun biçimde ayrı ayrı hüküm kurulması, diğer taraftan birleşen davada dava değeri üzerinden alınması gereken eksik nisbi harcın ikmali içi 492 sayılı Harçlar Yasasının 30.maddesi gereğince birleşen davacıya süre verilerek, re'sen harç tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde yargılamaya devam edilmesi, aksi durumda dosyanın işlemden kaldırılması, davanın üç ay içinde yenilenmemesi halinde açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-