İcra takibi kesinleşmeden konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği–
Limited şirket ortaklarının, şirkete koydukları ya da koymaya taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı olarak şirketin ödenmeyen kamu borçlarından dolayı sorumlu olduğu (6183 s. K. mad. 35)–(NOT: 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. Maddesi’nin (5) ve (6). Fıkralar, Anayasa Mahkemesi’nin 19.03.2015 T. VE E: 2014/144, K: 2015/29 Sayılı Kararı İle İptal Edilmiştir.)
Takipte borçlu olarak yer alan (gösterilen) kuruluşun gerçek ya da tüzel kişiliğinin bulunmamasının, takibin «pasif husumet ehliyetinin yokluğu» nedeniyle -süresiz şikayet yolu ile- iptalini gerektireceği–
KDV alacağının önceliğinin, 3065 sayılı yasanın 55. maddesinde sayılan eşyalarla sınırlı olduğu—
İflâs kararının kesinleşmesi ile tüm takipler (ve hacizler) düştüğünden, iflâs halinde düzenlenecek sıra cetvelinde "öncelik" koşulu aranmayacağı, alacakların -İ.İ.K. 206'ya göre- niteliğinin önem taşıyacağı–
«Bina ve arazı vergisi», «veraset ve intikal vergisi», «gümrük vergisi», «motorlu taşıt vergisi»nden farklı olarak, satışa konu taşınmaz/taşınırın aynından doğmayan -«katma değer vergisi», «stopaj gelir vergisi», «fon payı», «kaçakçılık cezası», «gecikme zammı», «gelir vergisi», «kurumlar vergisi», «kıymet artış vergisi», «mali denge vergisi» gibi- vergi alacaklarının, rüçhanlı alacak olmadığı -6183 sayılı K. madde 21/1 uyarınca- bu alacakların daha önce konulmuş olan hacizlere aynı sırada, alacağı oranında (garameten) katılacağı—
Tek başına iflas masasını temsile yetkili olmayan iflas idare memurunun, ihalenin feshini isteyemeyeceği–
İhtiyaten haciz edilen malın, ihtiyati haciz icrai hacze çevrildikten sonra başka bir alacaklı tarafından kesin olarak haciz edilmesi halinde, İİK'nun 268. maddesinin uygulanamayacağı (Bu durumda ancak İİK. mad. 100'dekiler koşullar çerçevesinde hacze katılmanın mümkün olabileceği)–
«Takas» iddiasının (itirazının) kabul edilebilmesi için, takası ileri sürülen alacağın, «İİK’nun 68/I’de öngörülen belgelere dayanması» veya «bir ilâmla tesbit edilmiş olması» yahut «kesinleşmiş bir takibe dayanması» gerektiği»–
İlâmın bozulması halinde, ödenen paraların iadesinde, «alacaklıya ödendiği tarih»ten itibaren değil, «paranın iadesi istemini içeren bildirimin alacaklıya tebliğ tarihi»nden itibaren faiz istenebileceği–