Taraflar arasındaki iş sözleşmesinden bağımsız niteliği nazara alındığında ve rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşuluna dair özel hüküm niteliğinde olan hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına ilişkin hükmün taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanmasının imkânının bulunmadığı; bu sebeple rekabet yasağı sözleşmesinde, sözleşmenin ihlâli durumunda sadece davalı şirket aleyhine öngörülen ceza koşulunun geçerli olacağı- Ceza koşuluna karşılık olarak işçiye herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün sözleşmede öngörülmemiş olması, şirket aleyhine öngörülen ceza koşulunun geçerliliğini etkilemeyeceği-
Rekabet sözleşmesine aykırılık sebebiyle cezai şart talepli davada, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK.’nin 420/1 maddesi hükmünün, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanma imkânının bulunmadığı- "Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi, bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet/iş sözleşmesinin eki/devamı niteliğinde olduğundan, sözleşme metninin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olmasının, anılan rekabet yasağı sözleşmesini hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme niteliğinde olduğunu kabul için yeterli olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
İşveren ile işçi arasında düzenlenen ibra sözleşmesinin işveren yetkilisinin imzasının bulunmaması nedeniyle geçersiz olduğu düşünülse dahi işçinin icra takibine dayanak belge gereğince iş ilişkisinden kaynaklanan ücret ve tazminat alacaklarını talep ettiği anlaşıldığından ücret ve ihbar tazminatı alacaklarının hesaplandığı bilirkişi raporunun da bir değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmesi gerektiği-
Harici satım sözleşmesi ile taşınmaz paydaşından bağımsız bölüm satın alımına dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkin davada, davacının, tüketici sıfatıyla 13.01.2014 günlü adi yazılı harici satım sözleşmesi ile tapu kayıt malikinden bağımsız bölüm satın aldığı, 03.04.2017 günlü ibraname başlıklı belgenin ise genel anlamda iş sözleşmesinin sona erdirilmesine dayalı işçinin işvereni işçilik alacaklarına yönelik ibrasına ilişkin olduğu, davacının anılan belgeyi işçi sıfatıyla imzaladığı, ibraname başlıklı belgeye son paragraf olarak yazılı kısımda ise ibra edilen borç-alacak ilişkisi bütün kapsamıyla belirtilmediğinden geçerli bir ibranameden söz edilemeyeceği, bu durumda mahkemece, tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesinin gerektiği-
Arabulucu önünde yapılan anlaşmada ibraya ilişkin 6098 sayılı TBK.'nin 420. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı öngörüldüğünden, ibraya ilişkin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk tutanağının geçerliliğinin değerlendirilemeyeceği-
TBK'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibranamenin hukuken geçerli olup olmadığının 818 sayılı Borçlar Kanun’na göre belirlenmesi ve mülga BK’nın irade fesadını düzenleyen maddeleri uyarınca, ibra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması hâlinde ibra iradesine değer verilmemesi gerektiği, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesinin de mümkün olmayacağı, bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olamayacağı, savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğunun kabulü gerektiği-Davalı işveren temsilcisinin, fazla çalışma ve hafta tatili ücretlerinin ödendiği, bayramlarda kısmen izin verildiği ve davacının hiçbir alacağının bulunmadığını savunduğu; ibranamede de davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiğine dair ifade dikkate alındığında, ibranamenin savunma ile çelişmediği, davalı işveren temsilcisinin 'ulusal bayram ve genel tatil günleri yönünden kısmen izin verildiğini' ifade etmekle birlikte, kısmen çalışma nedeniyle kısmen izin kullandırma şeklinde bir ödemenin var olduğu, ibranamenin davalı işveren tarafından davacının iradesi fesada uğratılarak alındığının da davacı işçi tarafından kanıtlanamadığı uyuşmazlıkta, mahkemece ibranameye değer verilerek fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının reddine karar verilmesi gerektiği-
Hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı ceza koşulu alacağının tahsili talebine ilişkin davada; temel kişilik hakkını ve Türk kamu düzenini ilgilendiren ve bu nedenle emredici olan TBK'nın 420/1. maddesine göre, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu- Kanun koyucunun, bu düzenlemeyi yaparken hiç bir istisna öngörmeyip, tek taraflı ceza koşulunun geçersiz olduğunu söylerken, sözleşmenin devam ettiği dönem veya sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem arasında her hangi bir ayrım yapmadığı- İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra, işverenin, işçinin rakip firmalarda çalışmamasını, yani çalışma hak ve özgürlüğünün sınırlandırılmasını istiyorsa, bunun karşılığında işçiye karşı bir edim üstlenmesi gerektiği- İşçi aleyhine konulan ceza koşuluna karşılık, işverene de bir ceza koşulu öngörülebileceği gibi karşılıklılığın başka şekillerde de sağlanabileceği- Olayda işçinin rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmakta olup, bu haliyle sözleşmedeki ceza koşulunun geçersiz olduğu- TBK'nın 420/1. maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup, kamu düzenini ilgilendirdiğinden, HMK'nın 355. maddesi uyarınca resen dikkate alınması gerektiği-
Cezai şart yönünden her dosyanın kendi kapsamına ve delil durumuna göre değerlendirilmesi gerektiğinden; dosyada sunulan örnek kararların, eldeki davada emsal olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bozmaya uyan mahkemece %75 hakkaniyet indirimi ve mahsup sonrası tespit edilen toplam 1.228,72 TL cezai şart kabul edilmiş ise de; %75 oranındaki indirimin, hakkın özünü etkileyecek oranda fahiş olduğu, davacı işçinin, davalı işverene ait okulda 01.09.2013- 07.02.2014 tarihleri arasında çalıştığı, aldığı ücret miktarı ve çalıştığı süre ve işin niteliği nazara alınarak, daha uygun bir indirim yapılması gerektiği-
İşçinin, kullandığı idari izinlerin yıllık izinden sayılmasını kabul ettiği yönünde, imzalı bir belge mevcut olsa da, Anayasal temeli olan yıllık dinlenme hakkının kullandırıldığının ispat yükü işverene ait olup; sonradan işçiye imzalatılan belgelerle idari izinlerin, yıllık izinden sayılmasının TBK'nun 420. maddesi uyarınca geçerli olmadığı- İşçi, uluslararası sefer yapan bir tır şoförü olup, takograf kaydı türünden bir belge bulunmadığı gibi tanıkların davacının çalışması hususunda görgüye dayalı bilgisinin de bulunmadığı nedeniyle, ispatlanamayan fazla mesai talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
İş hukukunda, sadece işçi aleyhine öngörülmüş bulunan cezai şart düzenlemesi geçersiz ise de, sadece işçi lehine öngörülmüş bulunan cezai şart düzenlemesinin geçerli olduğu- Cezai şart miktarının belirlenmesinde, oranlama ve indirim yapılması gerektiği, bu bakımdan; davalının çalıştığı ve çalışması gereken süreler oranlanarak ve Türk Borçlar Kanunu'nun 182. maddesinin son fıkrası gereği, indirim yapılarak belirlenecek cezai şart miktarının tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği; bu husus gözetilmeden, belirli süreli iş sözleşmesinin koşulları bulunmadığı gerekçesiyle, cezai şart düzenlemesinin geçersiz olduğunun kabulü ile sonuca gidilemeyeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor