Davalı borçlu kredi konusu paranın müvekkillerine hiç ödenmediğini ve kredi işlemlerinde usulsüzlük yapıldığını iddia etmiş olup, mahkemece, bankacılık konusunda uzman kişilerden oluşturulacak 3 kişilik heyet vasıtasıyla banka kayıt ve defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak, davalının virman ve ödeme dekontları altındaki imzaları da gözetilerek tekrar rapor alınarak itirazın iptali istemi hakkında karar verilmesi gerektiği-
İstihdam edenin, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken, başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle yükümlü olduğu,bunlara uyulmaması durumunda kusur veya ihmal nedeniyle sorumluluğun gündeme geleceği- Davacının kimlik bilgileri ve imzası kullanılarak davalı bankadan çek tahsili yapıldığı anlaşıldığı ve bu nedenle davacının ceza mahkemesinde yargılanmasına neden olunduğuna göre, davalı bankanın meydana gelen olayda hukuki sorumluluğu olduğu-
3. HD. 25.03.2014 T. E: 1558, K: 4743-
Davanın kaçakçılık nedeniyle haksız el koymadan kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, dava konusu kamyonetin model yılı ve el koyma tarihi dikkate alınarak aracın yaşına göre kaç yıl nakliye işini yapabileceği tespit edilmesi gerektiği ayrıca muhtemel gelirinden vergi, yakıt, lastik, bakım, küçük onarım ve benzeri aylık giderleri de tek tek gösterilmek suretiyle düşülerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davaya konu aracın, gelir kaybına yönelik hesaplamanın, el koyma tarihinden itibaren ileriye yönelik yapıldığı için her yıl belirlenen gelir kaybına o yıldan itibaren faiz yürütülmesi gerektiği-
Trafik kazası sonucunda bir kimsenin yaralanmasına veya ölümüne neden olunmasının, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğinde olduğu- 2918 s. K. mad. 109/II uyarınca, ceza kanununda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, eylemin ceza kanununa göre suç sayılması gerekli ve yeterli olduğu; fail hakkında mahkumiyet kararı verilmesi veya bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması şartının aranmadığı- Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresinin, olay tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı; sürenin işlemeye başlaması için, zarar görenin, zararı ve onun failini öğrenmesi koşulunun aranmadığı, ancak, zarar veya onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren, 2918 s. K. mad 109'daki iki yıllık süre içerisinde açılması gerektiği- Davalı sürücü hakkında, Ceza Mahkemesince hükmolunan hapis ve para cezasının ertelendiği, 1 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulduğu, yasal yollara başvurulmaksızın hükmün kesinleştiği anlaşılmakta olup, 2918 s. K. mad.109/2 gereğince, işleten hakkında da uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağı ve buna göre, haksız eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mülga 765 s. TCK. mad. 459'da öngörülen suça ilişkin cezanın üst sınırı dikkate alındığında, aynı Kanunun 102/4. maddesi uyarınca uzamış ceza zamanaşımı süresi beş yıl olduğu ve bu durumda; haksız eylemin gerçekleştiği tarih gözetildiğinde, davada maddi tazminata ilişkin ıslahın, beş yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmadan yapıldığı anlaşıldığından, ıslah edilen miktar yönüyle dava zamanaşımı süresi dolmamış olduğu-
Davacı ile dava dışı kişiye ait bulunan dava konusu hesabın teselsüllü müşterek hesap mahiyetinde olmasına ve davalı bankanın sorumluluğunun BK. mad. 41, 55 ve TTK. mad. 336'dan kaynaklanmasına, davacının zararının parasını off-shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren doğması nedeniyle zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlayacak bulunmasına göre, yatırılan paranın davalı bankaya yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı banka ve borcu üstlenen TMSF'den tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Kişilik haklarının ihlali nedeniyle uğradığı zararın, adam çalıştıran sıfatı ile davalılardan tazmini istemine ilişkin davada; hakkın ileri sürülebilmesine engel olduğundan zamanaşımı itirazının öncelikle çözümlenmesi gerekeceği-
Davalılar arasındaki sözleşme, kamu hizmeti vermekle yükümlü olan davalı belediyenin lehine düzenlenmiş bir idari sözleşme olmayıp, açık biçimde özel hukuk hükümlerine tabi eser sözleşmesi olduğundan bu sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere verilen zararların giderilmesi amacıyla açılan davaların çözüm merciinin idari yargı olarak düşünülemeyeceği-
Uyuşmazlığın, davalı banka şube personeli D'nin usulsüz işlemlerle davacı hesabından çektiği tutarın tahsili istemine ilişkin olduğu- Hesapta yapılan usulsüz işlemlerin dava dilekçesinde açıklandığı, banka müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucunda da, banka görevlisinin büyük çaplı usulsüz işlemleri tespit edildiği, görevlinin kasasında mudilere ait imzaları içeren boş tediye fişlerinin yakalandığının belirlendiği, sonuçta aralarında davacının da bulunduğu mudilerin zararlarının karşılanması gerektiği - Mahkemece; tediye fişlerindeki imzaların davacıya ait olduğu ve hesap cüzdanında da işlemin göründüğü, cüzdan kayıtlarının da banka kayıtları ile uyumlu olduğu gerekçesiyle dava konusu edilen tutar açısından red kararı verildiği- Davalı bankanın kendi teftiş kuruluna yaptırdığı inceleme ile davacı hesabındaki usulsüzlük belirlendiği ve bankaca ödeme yapılması gerektiğine işaret edildiği gibi teftiş raporunda sözü edilen banka çalışanının kasasında yakalanan mudi imzalı ancak içeriği boş tediye fişlerinin kullanıldığı olgusunun davalı bankanın sorumluluğu açısından dikkate değer olduğu- Öte yandan, davanın reddine dayanak gösterilen tediye fişlerinde, hesaptan çekilen paranın dökümünün yapılmadığı- Bankacılık uygulanmasından kasa hesabının takibi açısından yapılan döküm işleminin davacı imzasını taşıyan tediye fişlerinde yapılmamış olmasının da banka görevlisinin usulsüz işlemleri ve özellikle dava konusu işlem açısından da dikkat çekici olduğu- Davalı bankanın görevlisinin müşteriler ile iyi ilişkilerine dayanarak açığa imzalı tediye fişlerini kullanmak suretiyle hesaplarda usulsüz işlemler yaptığı sabit olduğuna göre davalı bankanın sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği-