Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı-
4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili isteği-
Kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı- Taşınmazı satın alan davalının ediniminin dayanağını oluşturan belgenin sahte olması nedeniyle onun adına oluşturulan kaydın yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu açık olup, bu taşınmazda son kayıt maliki olan ve ikinci el konumunda olan davalının taşınmazı aldığı değerde aşırı fark bulunması ve ödediğini iddia ettiği bedeli kanıtlayamaması ve bir taşınmazı gerçek değerinin iki katından daha fazla bir değerle satın alınmasının olağan yaşam koşullarına uygun düşmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde; son kayıt malikinin iyiniyetli olduğundan ve dolayısıyla TMK.'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağından bahsedilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin mülkiyet naklini içeren bir sözleşme niteliğini taşıması nedeniyle resmi biçimde düzenlenmesi gerekeceği, ancak, tarafların karşılıklı olarak edimlerini yerine getirmeleri halinde şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin dürüst davranma ilkelerine aykırılık oluşturacağı-
Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespitinin büyük önem taşıdığı, gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunduğu bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması gerektiği-- Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği-
Devletin, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlendiği, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağladığı, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğunu kabul ettiği, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunun olduğu- -TMK' nin 1023. maddesine göre, tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı, aynı ilkeyi tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişinin bu tescile dayanamayacağı-
Davacı yanında asli müdahil olarak davaya katılan müdahillerin, HMUK 433/II-2 de belirtilen “karşı taraf” kavramı kapsamında olmasının mümkün olmadığı- Gerçek bir satışın konusu olmayan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacağı, örneğin temlikin hibe şeklinde olması halinde, hibede bir malın bedelsiz olarak üçüncü kişinin mülkiyetine geçirilmesi amaçlandığından önalım hakkı kullanılamayacağı-  Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde ise arsa sahibi inşaat yapımına karşılık yükleniciye be­del olarak bir miktar para yerine, arsa payını devretmekte olup, bu devir işlemi inşaatın yapımı için finans sağlanması amacıyla yükleniciye verilen "avans" niteliğinde bulunduğundan ve yüklenicinin edimini yerine getirmemesi halinde arsa maliki her zaman payının iadesini isteyebileceğinden bu tür temliklerde önalım hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı-
Mahkemece, muvazaa iddiası yönünden inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak sonuca gidildiği, oysa kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulmasının zorunlu olduğu- Satışı yapan davalı vasi O.'ın mirasbırakanın oğlu olup vesayet dosyasında kısıtlılık kararının verildiği oturumda hazır bulunduğu, babasının ehliyetsiz olduğunu bildiği, vasinin mirasbırakanın kısıtlanmasından sonra taşınmazlarda işlem yaptığı, ehliyetsiz kişinin tasarruflarına değer verilemeyeceği gibi ilk el durumundaki N.'nin mirasbırakanın yeğeni olup kısıtlandığını bildiği, ikinci el durumundaki davalı A.'in de ayın köyde yaşadığı, mirasbırakanın akrabası ve dava konusu taşınmazların tarla komşusu olduğu, bütün bu olgular birlikte değerlendirildiğinde  davalı vasi ve diğer davalılar N. ve A.'in TMK'nın 1024.maddesi anlamında durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup iyiniyetli sayılamıyacakları-