İvazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunması ve 3. kişi konumundaki davalının, davalı-borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun anlaşılması karşısında, tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
Davalıların karı koca olmaları nedeniyle, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla davalının kendisine ait taşınmazı diğer davalıya satmasının yapılan tasarrufun iptalini gerektireceği-
TBK. mad. 19 gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, borçlu ile davalı eşi arasındaki satış işleminin bedelsiz ve mal kaçırma amacıyla yapıldığı anlaşıldığından ve diğer tasarruf yönünden ise satış bedelinin ödendiğinin ispatlanamamış olduğundan, tasarrufların iptali gerektiği-
İİK'nin 278.maddesinde düzenlenen iptal nedenleri için açıklanan haciz veya aciz yahut iflastan evvelki 2 senelik sürenin, bu maddede öngörülen akrabalık ve bedel farkından dolayı iptal ile borçlunun kendisine yahut 3.bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri için belirlenen bir süre oduğu, İİK'nin 280.maddesinde sayılan iptal nedenleri için uygulanmayacağı- İİK. mad. 280'de sayılan iptal nedenleri için ise 5 yıllık hak düşürücü süre (İİK md 284) içerisinde dava açılmasının mümkün olduğu- İİK'nin 278.maddesinde öngörülen sürenin ise, ivazsız tasarufların butlanına ilişkin ve iptale tabi tasarrufun sınırını gösteren süre olduğu- Tasarrufun, İİK'nin 278.maddesinde öngörülen 2 yıllık süre dışında yapılması halinde, davacı tarafından İİK'nin 278, 279 ve 280.maddelerinden birine dayanılmış olsa da, mahkemenin diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Borçludan taşınmazı satın alan davalı üçüncü kişi ile davalı şirketten satın alan davalının adresleri aynı ve taşınmazın tapudaki satış bedeli gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu-  Taşınmazın gerçek değeri yerine tapudaki satış değerinin esas alınarak borçlu şirketin aktif malvarlığına oranının "%15.60" yerine" %2,6" olarak değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu, %15,60 oranının önemli bir kısmını oluşturduğu- Taşınmazı satın alan üçüncü kişiler arasındaki yakın irtibat nedeni ile davalının borçlu şirketin amacını ve durumunu bilebilecek kişilerden olduğu gibi taşınmazın şirketin malvarlığının önemli bir kısmını oluşturduğundan dava konusu tasarrufun İİK 280/1.maddeler gereğince 5 yıllık süreye tabi olduğu, dava tarihi itibari ile 5 yıllık sürenin henüz dolmadığından, İİK. mad. 280 uyarınca davanın bu taşınmaz yönünden de kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Borçlu hakkında düzenlenmiş kati aciz belgesi bulunmas, davalıların kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi bulunduğu- Dava konusu taşınmaza ilişkin tasarruf İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olup davalı 3. kişi taşınmazı elden çıkardığından İİK'nun 283/2 madde gereğince nakden tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davanın dinlenebilmesi için davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenilen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Davacı alacaklının takip konusu borcun, borçlu ile aralarındaki önceki tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklandığını ve borcun takibe konu senedin düzenlenme tarhinden önce doğduğunu ileri sürülmesi halinde, mahkemece; davacı ile borçlu arasındaki kredi sözleşmeleri getirtilerek, borcun doğum tarihinin tespiti gerektiği-Taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri ile tespit edilerek, ivazlar arasında fahiş bir fark bulunup bulunmadığının İİK'nın 278.maddesi doğrultusunda araştırılması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücretinin takibe konu alacak ile tasarrufun değerinden hangisi az ise o miktar esas alınmak suretiyle nisbi tarifeye göre hesaplanması gerekirken taşınmazın gerçek değeri tespit edilmeksizin fazla miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmayacağı-
Tasarrufun iptali ile itirazın iptali davalarının birlikte görülmesi mümkün olmadığından, önce davaların tefrik edilmesi, sonrada itirazın iptali davasının, tasarrufun iptali davasında bekletici mesele yapılarak o davanın sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali talebine ilişkin davada; ivazsız tasarrufların butlanı hükümleri uyarınca iptal kararı verilebilmesi için davaya konu tasarruf ile haciz veya aciz vesikasının düzenlendiği tarih arasında en fazla 2 yıllık sürenin geçmiş olmasının gerektiği; ivazlar arasında fahiş fark olsa dahi 2 yıllık süre geçmiş olması sebebiyle davaya konu tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği-
Dördüncü kişi, davalının kardeşi olduğu dolayısı ile yine borçlunun halasının oğlu olduğu ve aynı köyde ikamet ettiklerinden borçlunun mali durumunu bilmediği ve iyiniyetli olduğundan söz edilmeyeceğinden bu davalı yönünden de davanın kabulü gerekeceği- Davalı ise dava konusu taşınmazı diğer davalıdan satın alan dördüncü kişi olup aynı köyde ikamet etmediği, akrabalık ilişkisi bulunmadığından kötü niyetinin ispat edilemediği, bu halde davalı hakkında açılan davanın reddi isabetli olmakla birlikte davanın davalı 3. kişi yönünden İİK'nun 283/2.maddesi gereğince bedele dönüşüp dönüşmediğinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Bedel farkı ve borçlunun dava konusu taşınmazı kısmen de olsa kullanması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK'nun 278/3-2 maddesi gereğince iptale tabi olduğu belirtilmiş ise de 10.11.2010 tarihli haciz yazıları, 11.2.2015 tarihli kati aciz belgesi ile iptali istenen tasarrufun yapıldığı 13.6.2008 tarihi arasında İİK'nun 278/2 maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiş olduğundan dava konusu tasarrufun İİK'nun 278/3-2 madde gereğince iptale tabi olmadığı, diğer yandan dava konusu taşınmazın borçlu dışındaki diğer malikler tarafından da satılmış olması, dava konusu taşınmaz üzerindeki gecekondu niteliğindeki kerpiç evin çok kısa süre yetmiş altı yaşındaki borçlu tarafından kullanılmasının hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, iş ilişkisi gibi bir bağlantının bulunmaması, davalı 3.kişi ..'nın borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden (kötüniyetli) (İİK.md.280/1) olduğunun davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-