İcra mahkemesi, açıkça ileri sürülmedikçe tebligat usulsüzlüğünü re'sen nazara alamayacağı gibi; icra dairesi dahi tebligatın usulsüz olduğunu belgeleyen icra mahkemesi tarafından verilmiş bir karar getirilmediği sürece kendiliğinden tebligatın usulsüz yapılmış olduğunu dikkate alamaz ise de; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin birinci fıkrası tebligatın elektronik yolla yapılmasını zorunlu kıldığından posta yolu ile yapılan tebligatın yok hükmünde olduğu, borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinin uygulanma imkanının da bulunmadığı, bu durumda icra müdürlüğünce borçluya yöntemince tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığı değerlendirilerek itirazın süresinde yapıldığı gerekçesi ile takibin durdurulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- İcra mahkemesince memur işlemi şikayetinin incelenmesi sonucunda, usul ve yasaya uygun olmadığı değerlendirilen memur işleminin iptaline, işlemin usul ve yasaya uygun olduğuna kanaat getirilirse şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği nazara alındığında, İlk Derece Mahkemesince ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz ya da yok hükmünde olduğu denetlenip değerlendirilmeksizin takibin devamına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Şikâyetçi borçluya kıymet takdir raporu ve satış ilanı tebliğinin usulsüz olması durumunda, borçlunun satışa esas alınan kıymet takdirinden, satış ilanı tebliği ile de haberdar olmayacağı- Usulsüz tebligatlar nedeniyle kıymet takdirine itiraz hakkını kullanamayan borçlunun icra müdürlüğünün yaptırmış olduğu kıymet takdirinin usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshini talep edebileceği- Fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların, konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği- İhale bedeli, muhammen bedelin üzerinde olsa da satışa esas muhammen bedelin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının incelenmesi gerektiği ve bu aşamada ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediği ve borçlunun hukuki yararının bulunmadığının söylenemeyeceği- Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun fesih nedeni olarak ileri sürdüğü kıymet takdirine ilişkin itirazı konusunda keşif ve bilirkişi incelemesiyle taşınmazın değerinin tespit edilerek bir karar verilmesi gerektiği- "İhalenin feshi incelemesinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı, satışa hazırlık aşamasındaki usulsüzlükler nedeniyle ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği" şeklindeki BAM direnme kararının isabetli bulunmadığı-
Dosyaya alacaklı tarafından bildirilen ............... tarihinde gerçekleştirildiği iddia edilen haricen tahsil beyanı var ise de borçlunun böyle bir ödeme yapmadığını ileri sürmesi karşısında, bu ödeme beyanı ile borçlunun usulsüz ödeme emri tebligatını TK'nın 32. maddesi uyarınca öğrendiğinden söz edilemeyeceği, bu durumda, İlk Derece Mahkemesince, usulsüz tebligat şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken şikayetin yasal 7 günlük süre aşımından reddine karar verilmesinin ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
UYAP evrak kütüğünden borçlu vekilinin satış ilanını okuduğundan bahisle vekilin ilandan haberdar olduğu ve bu öğrenme tarihinin tebellüğ tarihi olarak kabulü mümkün olmayıp; borçlu vekiline satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesinin ihalenin feshi sebebi olduğunun gözetilmesi gerekeceği-
Borçluya ödeme emri 17.03.2022 tarihinde Tebligat Kanunu' nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, mahkeme yapılan incelemede tebligatın usulsüz olduğunun tespit edildiği, borçlunun usulsüz tebliği 29.03.2022 tarihinde öğrendiğini beyan ettiği görüldüğünden, mahkemece, borçlunun ödeme emri tebliğinden haberdar olduğu 29.03.2022 tarihinden itibaren yedi günlük süreden sonra 06.04.2022 tarihinde icra mahkemesine yaptığı usulsüz tebligat şikayetinin, İİK'nın 16/1. maddesi kapsamında yedi günlük hak düşürücü sürede yapılmaması nedeniyle reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun bilinen en son adresine usulüne uygun tebligat çıkarılması zorunlu olup, ödeme emrinin, icra dosyasında alacaklının takip dayanağı olarak eklediği protokolde yazılı olan ( ve aynı zamanda borçlunun eski mernis adresi olan) ve borçlu yönünden bilinen son adres olarak kabulü gereken adresi yerine sokak numarasının hatalı olarak tebliğe çıkarıldığı görülmekle, bu durumda Tebligat Kanunu’nun öngördüğü usullerde tebligat yapılmadığından, aynı kanunun 10. maddesi gereğince bilinen son adrese tebligat çıkarılması kuralının yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği- Borçlunun bilinen son adresinden farklı bir adrese ödeme emri tebligatı gönderilmiş olduğu anlaşılmakla, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi esas alınarak düzeltilmesine karar verilmei gerektiği-
Borçlu şirketin dava dilekçesindeki iddia sadece .".... isimli kişinin şirketle alakası olmadığından usule aykırılığa dair" olmayıp, "Tebligat Kanunu 12. maddeden bahisle usulsüzlüğü şikayetini" de içermekte olup, tebligatın bu madde kapsamında incelenerek karar verilmesi ve usule uygun olmayan tebligatın usulsüzlüğünün tespiti ile tebligat tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Tebligat mazbatasına göre ödeme emrinin "aynı konutta daimi ikamet eden 18 yaşını bitirmiş ve ehliyeti olan yakını olan ....'ya tebliğ edildiği'' uyuşmazlıkta, kolluk araştırmasına göre tebliğ yapıldığı belirtilen bu kişinin adreste bulunmadığı ve ismi yazılan kişi ile borçlunun yakını olan kişinin "aynı kişi" olduğu anlaşılamadığından, tebliğ yapılan kişinin tebliğ tarihi itibariyle borçlu ile aynı adreste ikamet etmediğinin kabulü gerektiği- Bu durumda, muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilerek mahkemece usulsüz tebligat şikayetinin kabulüyle tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Vekaletnamenin içeriğine göre borçlu şirketin ticari mümessili olduğu kabul edilmesi gereken kişinin borçlu şirket adına imzaladığı protokol icra takibine ilişkin olduğundan, protokolün düzenlendiği tarihte takibe muttali olunduğunun kabulü gerektiği-
Gecikmiş itirazın ön koşulunun usulüne uygun bir tebligatın varlığı olduğu- Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre usulüne uygun ödeme emrinin tebliği üzerine, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihte yurt dışında olduğundan bahisle borca ve yetkiye ilişkin gecikmiş itirazda bulunan borçlunun itirazının bu doğrultuda incelenmesi gerektiği- Usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-