Muris muvazaasına dayalı miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, dinlenen davacı tanıkları "mirasbırakanın ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir" somut bir bilgi ortaya koymamış, aksine "dairelerden bir kısmını satarak erkek evlatlarına da ev yaptırdığını" bildirmiş, davalı tanıkları ise; "davalının çekişme konusu bağımsız bölümü bedeli ile satın aldığını, bedelin bir kısmını peşin, bir kısmını taksitler halinde ödediğini" bildirmiş olduklarından, mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığı iddiasının kanıtlanmamış olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, davacının açılan katkı payı alacağı davasının kesinleşmesi beklenerek, davacının bir alacağının olduğunun kesinleşmesi halinde, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği-
Tarafların ortak murisi tarafından davalı oğluna satış suretiyle yapılan temlikin gerçekte diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı- Kanser tedavisi gören ve beş yıl boyunca cezaevinde kalan ve ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçiren murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla değil de davalı oğlunun gerek kendisi gerekse eşine o güne kadar sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu ve yine ileride de bakacağı düşüncesiyle temlikte bulunduğunu gösterdiğinden ve temlik tarihinden sonra da muris ve eşine davalının baktığı anlaşıldığından, bakım savunmasında bulunan davalının, son dört yılını felçli olarak geçiren babasına sağladığı bakımın normal bir bakım olarak kabul edilemeyeceği, özel bir bakım ve destek sağladığı, böyle olunca eldeki davada davalının bu hizmetinin semen olarak değerlendirilmesinin hukuka uygun düşeceğinden, yapılan temlikin ivazlı olduğunun da kabulü gerektiği-
Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği, bu hususta iddiada bulunanın iddiasını ispatla mükellef olduğu-
Muris muvazaası nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal tescil istemine ilişkin davada; tanıklarının beyanlarından mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, satış suretiyle dava dışına devredilen taşınmazların hiç kullanılmadan davalıya (tek evladına) devredildiği, mirasbırakanın bu işlemleri yaptıktan çok kısa bir süre  hastalandığı ve öleceği düşüncesiyle kendisi ile aynı ismi taşıyan, beraber yaşadığı tek erkek evladına taşınmazını kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiği sabit olduğundan mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdini daha az miktarda taşınmaz devrederek sağlama imkanı varken, mamelekinin büyük bir kısmını temlik ederek makul karşılanabilecek sınırı aştığı da görüldüğünden satış ve ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan tüm temliklerin muvazaalı olduğu- Mirasçı olan bir davacının açtığı dava dosyasına, diğer bir mirasçının -harcını yatırmak suretiyle- dilekçe vererek (dava konusunun dışında davacının talebi ile aynı nitelikteki) talebini davalıya karşı ileri sürebileceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin, ,vazlı sözleşme türlerinden olduğu, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu olmadığı, bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunmasının da sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle "nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü" olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-