Dava konusu taşınmazın; belediye şirketine devrine ilişkin belediye meclis kararının Yasa'da bulunan boşluktan yararlanılmak suretiyle alındığı gerekçesiyle dava konusu belediye meclis kararında kamu yararı, hizmet gerekleri ve hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı, ancak Danıştay'ın bu kararı üzerine ........ İdare Mahkemesi’nce ne sonuca varıldığının ve kararın kesinleşip kesinleşmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, bu durumda mahkemece, sözü edilen İdare Mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının tartışılarak karar verilmesi gerekeceği-
Fer’i müdahalede üçüncü kişi, hukuki yararı olduğu gerekçesiyle görülmekte olan davaya ancak taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılabileceği, bu nedenle fer’i müdahale, bir davanın davalılar aleyhine sonuçlanması halinde, kendi hukuksal durumu dolaylı şekilde etkilenecek olan üçüncü kişinin başvuracağı bir yol olup, genellikle amaç, açılmış davanın davalı yararına sonuçlanmasını (reddedilmesini) sağlamak olduğu- Müdahale talebinin kabulü halinde fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket ederek davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebileceği- Hükmün, lehine müdahale edilen taraf hakkında verileceği, müdahil hakkında karar verilemeyeceği- Müdahil hükmü ancak, lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edilebileceği- Somut olayda, her ne kadar fer'i müdahil tarafından davacı ve davalı tarafların, kendisinin nafaka alacağını tahsil edememesi için bu davayı muvazaalı olarak açtıkları iddia edilmişse de, dava dosyasının ekinde mevcut icra dosyasının incelendiğinde, icra dosyasının alacaklısı-eldeki davadaki fer'i müdahilin alacak miktarının toplamda 5.862 TL olması karşısında ortaklığın giderilmesine konu parsellerin satımı sonucunda üzerindeki muhdesatlar mevcut olmasa bile alacaklının salt zemin değerinden, alacağını karşılayabileceği açık iken muvazaa iddiasına kıymet verilmesi doğru görülmediği-
Evlilik birliği içerisinde sahip olunan gayrimenkullerin boşanma davası neticesinde doğacak tazminat haklarını bertaraf etmek için muvazaalı olarak satıldığından tapu kaydının iptali ile davalı adına kayıt ve tescili, taleplerinin kabul edilmemesi durumunda ileride hükmedilecek alacaklar yönünden taşınmaz üzerine haciz konulmasına ve satış yapabilme yetkisi verilmesi talebiyle açılan davanın muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu ve bu davaya bakmakla görevli mahkemenin "aile mahkemesi" değil, "asliye hukuk mahkemesi" olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan tapu iptali ve tescil davasında, taraflar tacir de olsa genel mahkemelerin görevli olduğu-
Murisin ikinci eşi olan davalı "taşınmazın mehir olarak verildiği" savunmasında bulunmadığı gibi, "satış bedellerini ödediğini" de ispat edemediğinden, tanık beyanlarıyla "mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalının alım gücünün bulunmadığı, satış bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş fark olduğu" anlaşılmakla, dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından ara malik kullanılarak davalıya temlikinin muvazaalı olduğu-
Sanığın, haricen sattığı suça konu traktörü katılandan geri alabilmek amacıyla, gerçekte diğer sanığa herhangi bir borcu olmadığı halde, borçlu olarak senet düzenleyip, diğer sanık tarafından aleyhinde muvazaalı olarak icra takibi başlatılmasını sağlaması ve söz konu traktörün fiilen haczedilmesi neticesinde sanıkların haksız menfaat elde ettikleri anlaşılıyorsa; sanıkların, iştirak halinde hareket etmek suretiyle hileli söz ve davranışlarla katılanı aldatıp kamu kurumu niteliğindeki İcra Müdürlüğü’nü araç olarak kullanarak haksız yarar sağladıklarının ve dolandırıcılık suçunun nitelikli halinin oluştuğunun kabulü gerektiği-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davaların hak düşürücü süreye tabi olmaksızın, davacı tarafından her zaman açılmasının mümkün olduğu bu davanın sanki yalın tapu iptali tescil davası gibi değerlendirilerek hak düşürücü süreden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davalarda, İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir takibin varlığı ön koşul olmamakla birlikte, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olması için somut olayda bir alacağının olmasının gerekli olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptali davasına ilişkin davalarda, İİK'nun 283/1. fıkrasının kıyasen uygulanması sonucu muvazaalı işlemin alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak iptali ile davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin verilmesi gerekeceği-
Davacıların anneleri olan mirasbırakanın kızlarının öldükleri ve mirasbırakanın ölümünden sonra geçen sürede muvazaa iddiasına dayanarak dava açmadıkları, davalı tanığı olarak dinlenen ve davanın kabulü halinde çekişmeli taşınmazlarda hak sahibi olabilecek dava dışı mirasçının beyanlarından (30.09.1986 tarihli) temlikin gerçek satış olduğu anlaşılmakla, ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazlar yönünden ise mirasbırakanın sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediği iddiası ile dava açmadığı ve terekesinde toplam 24 parça taşınmaz kaldığı gözetildiğinde ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazların makul karşılanabilecek ölçüde olduğu sonucuna varılacağı ve davacıların muvazaa iddiasının kanıtlandığının kabul edilemeyeceği- Asli müdahalede dava edilen müddeabih esas olup, anılan müddeabihin dışına çıkılarak dava konusu edilmeyen hususta asli müdahale yoluyla hak talebinde bulunulamayacağı- Davacıların miras paylarına yönelik olarak açtıkları eldeki davada, asli müdahilin kendi payına yönelik isteminin kabul görmeyeceği, usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmadığı, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği-
Mahkemece tarafların iddia ve talepleri ile bağlı kalınarak dava konusu istemin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, davacının tapu iptal ve tescil isteminin bulunmadığı da dikkate alınarak, davacının genel muvazaa nedenine dayalı olarak yahut İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde tasarrufun iptali davası şeklinde üçüncü kişiye karşı eldeki davayı açmasının mümkün ve yerinde olup olmadığının taraf ve Yargıtay denetimine açık şekilde tartışılıp değerlendirilmesi, yerinde olduğu sonucuna varılacak olur ise, davacının bu yöndeki delillerinin toplanması ve varılacak neticeye göre hüküm kurulması gerekirken, davacının danışıklılık iddiası karşılanmadan salt taraf olduğu taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verilmemesi nedeniyle üçüncü kişi konumundaki davalıya karşı istemde bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin mümkün olmadığı-