"Tebliğ mazbatasındaki imzanın kendisine ait olmadığını" ileri süren borçlunun bunu ispat etmesi gerektiği- (Adli Tıp Kurumu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı) Bilirkişi raporlarında "imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı" sonucuna ulaşıldığından, mazbatadaki imzanın kendisine ait olmadığı hususunun borçlu tarafından ispatlanamamış olduğu-
İlâmsız takibe süresinde itiraz edildiğinden takibin durması gerektiği ve satışın yapılamayacağı ileri sürerek satışın iptalini talep edilmişse de, ileri sürülen hususların ihalenin feshi sebebini oluşturmayacağı- "Borçlunun süresinde borca itiraz ettiği hâlde takibin durdurulmasına karar verilmeyerek takip işlemlerine devam edilmesinin kamu düzeni ile ilgili olup süresiz şikâyete tâbi olduğu, kesinleşmeyen takipte satış talebinde bulunulamayacağından ihalenin feshinin gerektiği, borçlu vekilinin meskeniyet şikâyetinde bulunduğu, bu şikâyetin sonuçlanmadan taşınmazın satışının yapılmasının da fesih nedeni olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Tahsil harcının sorumlusunun esasen borçlu olduğu, borçlunun da tahsil harcından muaf olmadığı, cezaevi harcının sorumlusunun ise alacaklı olduğu ve 7147 sayılı Kuruluş Kanunu kapsamında şikayetçi alacaklının cezaevi harcından muaf olduğuna yönelik bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle mahkemece şikayetçinin tahsil harcı ve cezaevi harcına yönelik şikayetlerinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- İİK'nın 103. maddesi gereğince 103 davetiyesinin borçlulara tebliğ edilmemesi haczi geçersiz hale getirmediğinden ürün haczinden dolayı dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmesine yasal bir engel bulunmadığından mahkemece bu yöne ilişkin şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun ödeme emrinden en geç 103 davetiyesi tebliğ edildiği tarihte haberdar olduğu, şikayet dilekçesinde 103 davetiyesi tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiasının bulunmadığından, bu tebliğin usule uygun olup olmadığının incelenmesine gerek bulunmadığı- Borçlunun ödeme emri tebliğinden haberdar olduğu tarihten itibaren 7 günlük süreden çok sonra icra mahkemesine yaptığı usulsüz tebligat şikayetinin 7 günlük hak düşürücü sürede yapılmaması nedeniyle reddi gerektiği-
Haciz sırasında hazır olmayan şikayetçi borçlunun, talimat icra müdürlüğünce düzenlenen "geçici aciz belgesi" hükmündeki haciz tutanağına ilişkin icra mahkemesinde şikayet yoluna başvurmada hukuki yararının olduğu- Bölge Adliye Mahkemesince, "aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığının 'tasarrufun iptali' davasına bakan asliye hukuk mahkemesince çözümlenmesi gerektiği" sonucuna varılmasının isabetsiz olduğu-
Haciz sırasında hazır olmayan borçlunun "haciz tutanaklarının yasal şartları taşımadığından bahisle 'aciz vesikası' hükmünde olmadığını" şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürebileceği- "Aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığı, tasarrufun iptali davasının ön koşulu olduğundan, bu ön koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışma yetkisinin de asliye hukuk mahkemesinin görev alanına gireceği" gerekçesiyle "şikayetin reddine" karar verilemeyeceği-
Haciz sırasında hazır bulunmayan borçluların, haciz tutanaklarının yasal şartları taşımadığını ileri sürerek şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurabileceği-
Somut olayda, şikayete konu hacize ilişkin olarak icra dosyasından borçlu ...’e 08.03.2018 tarihinde 103 davet kağıdının tebliğ edildiği, borçlunun 04.03.2019 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu, şikayetinde 103 davet kağıdı tebligatının usulsüz olduğunun ileri sürülmediği; meskeniyet şikayetinin 7 günlük yasal süresinde yapılıp yapılmadığı hususunun kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında, borçlunun meskeniyet şikayeti, İİK.nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonra olduğundan mahkemece, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
İlanen tebligat için tüzel kişilerin adresi meçhul olamayacağından adres araştırması yapılamayacağı-
Tebligat Kanunu mad. 28/2'de belirtilen adresi meçhul olanların ancak gerçek kişi muhataplar olabileceği- Tüzel kişilerin adresi meçhul olamayacağından adres araştırması yapılamayacağı ve bu nedenle ticaret sicilinde kayıtlı adresi gerçekte var olmayan şirketin başka adresinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan ilân yoluyla tebligat yapılabileceği- Kendisine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat yapılamayan borçlu tüzel kişi hakkında adres araştırması yapılması gerekmediğinden, satış ilânının borçlu şirkete Tebligat Kanunu’nun 28. maddesine göre ilânen tebliği usulüne uygun olduğu- "Ticaret sicilinde kayıtlı adreste 2 nolu binanın bulunup bulunmadığının belediyeden sorulması ve borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinin fiilen hangi adreste olduğu yönünde zabıta araştırması yapılması gerektiği" görüşü ile "borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi mevcut olmayan bir adres olduğundan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat yapılamayacağı ancak öncesinde borçlu şirketin adresinin araştırılması gerektiği, yapılacak araştırma ile borçlu şirketin hangi adrese taşındığının, hâlen hangi adreste bulunduğunun tespit edilmesi imkânının olabileceği, icra dosyası kapsamındaki adres araştırmasının yeterli kabul edilerek doğrudan ilânen tebliğ yapılmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği- İki adet taşınırın ihalesinin feshi talep edildiğinden, icra mahkemesince borçlu aleyhine iki adet taşınırın ihale bedellerinin yüzde onu oranında para cezası hükmedilmesi gerektiği-