Takibe dayanak çekte keşideci olarak şirket adının yazılı olduğu, anılan çekin tek imza ile keşide edildiği ve başkaca atılmış herhangi bir imza mevcut olmadığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün cevabi yazısından borçlu şahsın söz konusu şirketin müdürü olduğu ve adı geçen borçlunun çek altındaki imzayı inkar etmediği anlaşıldığından, çekin keşideci bölümünde bulunan imzanın şirket adına atılmış olduğunun kabulü ile çekte muteriz borçlunun şahsını bağlayan imzası bulunmadığına göre; takip dayanağı çekten dolayı şahsen sorumluluğunun olmadığının kabulü gerekeceği-
Tanzim yeri bulunmayan senet "kambiyo senedi niteliği"ni haiz olmadığından, alacağa, 3095 s. K. mad 2/1 ve 1 uyarınca, ancak yasal faiz istenebileceği-
Bonoda bulunması zorunlu olan “düzenleme tarihi”nin gerçeğe uygun olmasının gerekmediği, düzenlendiği tarihten önce veya sonraki bir tarihi taşıyan bononun geçerli olduğu- Alacaklının bonoyu tedavüle çıkarırken düzenleme tarihini doldurabileceği, “bu tarihin anlaşmaya aykırı doldurulduğu” iddiasının, İİK.nun 169/a-I maddesinde belirtilen nitelikte yazılı bir belge ile kanıtlanması gerekeceği-
Çekin keşide tarihi itibariyle muterizin, keşideci şirket adına vekil sıfatıyla çek düzenleme yetkisi bulunması halinde,  çekten dolayı şirketin sorumlu olduğu ve imza sahibinin şahsen sorumluluğuna gidilemeyeceği-
Tahrifat iddiasının incelenmesinin HMK.nun 266. maddesi gereğince çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden hakim tarafından bilirkişi incelemesi yatırılmaksızın tahrifatın olduğu ya da olmadığı sonucuna varılamayacağı-
Keşideci şirket kaşesi üzerinde imza dışında bononun ön yüzüne konulan her imzanın “aval şerhi” sayılacağı, aval için sadece imzanın yeterli olup ayrıca ad ve soyadın da yazılmasının gerekmediği; aval veren kimsenin kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olacağı- Şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunmasının yeterli olduğu, her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması halinde, yetkili temsilcinin şahsi sorumluluğundan bahsedilemeyeceği-
Bononun vekaleten imzalandığı yazılmasa dahi vekalet verenin vekil tarafından imzalanan çekten dolayı sorumlu olduğu; senedin kimin tarafından imzalandığı hususunun çekişmeli olması halinde, borçlu şirketin keşide tarihi itibariyle yetkililerinin imzaları incelenerek,imzanın o yetkililere ait olup olmadığı,hususunun açıklığa kavuşturulması gerekeceği-
Alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile, bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yolu ile veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yolu ile takipte bulunabileceğinden çek bedellerinin ipotekle teminat altına alındığı gerekçesi ile avalistlerin ihtiyati hacze itirazlarının kabulü doğru olmadığı gibi dosyada mevcut çekin incelenmesinde bankaya ibraz ile karşılıksız şerhi verildiği de sabit olduğundan ipotek akit sözleşmesinde çeklerden birinin vadesinde ödenmemesi halinde diğer çeklerin muaccel hale geleceği de hüküm altına alınmış olmakla ihtiyati haciz koşullarının da oluştuğu-
Takip dayanağı çek, yasal süresinde muhatap bankaya ibraz edilmediği için TTK'nun 708 ve 720. maddeleri gereğince alacaklı müracaat hakkını kaybettiğinden, borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus özel yol ile takip yapılamayacağı gibi, dayanak belge bu hali ile adi havale vasfını taşımakta olup borç ikrarını içeren nitelikte sayılamayacağından İİK'nun 68/1. maddesinde belirtilen belge mahiyetinde de olmadığından alacaklının sözü edilen belgeye dayalı olarak genel haciz yoluyla takip yapmasının da mümkün olmadığı-  Senette vade yok ise alacaklı tarafından borçlunun takip tarihinden daha evvel temerrüde düşürüldüğünün İİK'nun 68. maddesinde yazılı nitelikte bir belge ile ispatının gerekli olduğu- 
Takip tarihinden sonraki dönemde değişen oranlarda faiz uygulanabilmesi için, talep edilen faiz oranının takip tarihi itibariyle ticari veya yasal faiz oranına denk olması gerekeceği, böyle bir durumda alacaklının ticari ya da yasal faiz istediği kabul edileceğinden faizin anılan faiz türlerine göre değişen oranlarda hesaplanması gerekeceği, bu hususun borçlu tarafından her zaman ileri sürülebileceği-