Vasinin kısıtlı adına dava açabilmesi için kendisine vesayet makamınca yeterli süre verilmesi ve bunun bekletici mesele yapılması, aksi halde, istemin sıfat yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerektiği-
Duruşma davetiyesinin davalı şirketin yetkili temsilcisi sıfatı ile tebliğ edildiği kimsenin, ticaret sicil kaydına göre şirket ortağı olup temsil yetkisi bulunmadığı anlaşıldığından, anılan tebligatın usulsüz olduğu ve kiralanaın tahliyesine ilişkin davanın tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet yapılmadan hüküm veilemeyeceğinden mahkemece usulüne uygun şekilde taraflara yapılacak tebligat ile taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Vasinin vesayet altındaki kişi adına icra takibi yapabilmesi ve dava açabilmesi için TMK'nun 462/8. maddesi gereğince vesayet makamından izin alması gerektiğinden mahkemece bu konuda ilgili tarafa süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Takip yapılan şahsın takip tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olduğu ve takip ehliyetinin olmadığı,bu hususun her zaman süresiz şikayet yolu ile ileri sürülebileceği-
Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, kısıtlı (veya küçük) adına vasinin dava açması vesayet makamının iznine tabi olduğu, husumete izin alınmadan dava açılması ve yargılama sırasında da kısıtlılığın (veya küçüklüğün) devam etmesi halinde husumete izine ilişkin eksik işlemlerin yargılama sırasında tamamlanmasında yasal engel olmadığı gibi yargılama sırasında kısıtlılığın (veya küçüklüğün) bir şekilde sona ermesi halinde ise dava (fiil) ehliyetini kazanan kısıtlı (veya küçük) tarafından veya kısıtlılığın vefat ile sona ermesi halinde ise mirasçıları tarafından takip edilebileceğinden bu durumda husumete izin alınmasına artık gerek olmayacağı-
Vesayet altına alınan şahıs hakkında yapılacak hukuki işlemlere ilişkin olarak hangi hallerde vesayet makamının izninin alınması gerektiğinin TMK’nun 462. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olduğu, kesinleşen icra takibinde kısıtlı borçlunun malvarlığına haciz konulması işleminin bu kapsamda bulunmayacağı-
Ödeme emrinin vasiye tebliği işlemi için, vesayet makamının izninin gerekmeyeceği-
Şikayetin takip hukukuna ilişkin, acele işlerden olduğu ve husumete izin alınması gerekmediği (TMK. mad. 462/8)- Mahkemece borçlu ile ilgili yapılan işlemlerin iptaline, şikâyete konu tahliyesi talep edilen taşınmazda alacaklı adına kayıtlı hissenin iptali ile borçlu adına kayıt ve tesciline karar verildiği hususunu da gerekçeye dahil etmek suretiyle hüküm kurulduğundan, mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak karar vermiş olması nedeniyle, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceği-
Türk Medeni Kanununun 462/1. maddesinde belirtildiği üzere “taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması” işlemlerinin vesayet makamının iznine tabi olup, TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı-
Vesayet mahkemesince vasi olarak atanmayan ve yapılan yargılamada davacıyı temsil yetkisi bulunmayan kişinin vasi sıfatıyla 1086 sayılı HUMK'nun 93. maddesine ( 6100 sayılı HMK'nun 309.) göre vazgeçmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı-
Davacının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış ise, mahkemece yapılacak işin; davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması gerektiği-