Davalının, aleyhine açılan davayı davasına, bir vekil aracılı ile değil, bizzat kendisinin takip ettiği bu yüzden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı ise de, asıl hükmü değiştirerek, hüküm sonucunu bertaraf edecek şekilde tavzih kararıyla tarafların hak ve borçlarında değişikliğe gidilebilmesi mümkün olmadığından tavzih talebinin reddine karar verilmesinin zorunlu olduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteğine-
Tavzihin amacı hüküm fıkrasının açıklanması olup, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği-
Davacılar, davalının mirasçı olamayacağı yönünde karar verilmesini istediklerine göre; isteğin, bu haliyle evliliğin mutlak butlanına ilişkin kesinleşmiş hükmün tavzihi niteliğinde olduğu, ancak tavzihle, hüküm genişletilip, hükme ilave yapılamayacağından ve değiştirilemeyeceğinden, davacı isteklerinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazdaki bağımsız bölümlerde iptaline karar verilen payların davacılar adına hangi oranlarda tescil edileceğinin açık ve infaza elverişli şekilde belirlenmesi gerektiği-
Tavzih ile hükmün değiştirilmesi, tarafların sorumluluk oranları ya da miktarlarının artırılıp eksiltilmesinin, hesap hatası niteliğinde olmayan yanlışlıkların düzeltilmesinin mümkün olmadığı- Davalı üçüncü kişinin, borçlunun eniştesi olması karşısında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığı ve iptale tabi olduğu (İİK. mad. 278/III-1),  ayrıca (aynı üçüncü kişi) davalının, kayınbiraderi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. mad. 280/I-II)- Borçlu ile arasında ticari ilişki olan davalıların, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerekeceği- Davalının ve borçlunun satış sırasında aynı kişi tarafından temsil edilmiş olmaları da nazara alındığında  davalının, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerekeceği- Davalı tarafından satın alınan hisselerin yalnızca borçludan geçen kısımlarının nazara alınarak hesap yapılması yerine tüm hisseler üzerinden hesap yapılmasının isabetsiz olduğu-
HMK'nun 305. maddesine göre, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği- Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğinden, tavzih yoluyla taraf yararına vekalet ücretine karar verilip bunun hükme eklenmesinin mümkün olmadığı-
Tavzih dilekçesinin diğer tarafa tebliğ edilmesi, tavzih istemine karşı varsa beyanlarını sunma olanağının tanınması, bundan sonra tavzih istemi hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Kooperatifin tasfiyesinin sonuçlandığı, ancak Ticaret Sicil Memurluğu'nca sicil kayıtlarından silinebilmesi için kararda ayrıca kooperatifin “feshine” ibaresinin de yazılması gerektiğinin belirtilmesi üzerine davacı vekilince tavzih istenmiş olup, mahkemece, HMK'nın 305/1. maddesindeki “hükmün icrasında tereddüt uyandırma” koşulu gerçekleştiğinden, tavzih isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, HMK'nın 304. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve “fesih” ibaresinin farklı sonuçlar içerdiğinin kabulünün doğru olmadığı-
Tavzih suretiyle harç ve vekalet ücretinin düzeltilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğu- Bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceği- Davalılar aleyhine açılan önceki  tasarrufun iptali davasında hüküm birleşen dosyanın davalıları lehine güçlü delil mahiyetinde olduğundan, anılan parsel yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği, tasarrufların, takip konusu borçtan önce yapılmış olması nedeniyle eldeki davanın bu nedenle de (önkoşul yokluğu) nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı aleyhine açılan menfi tespit davası reddedilerek kesinleşmiş ve anılan ilam gereğince takip konusu borcun, dava konusu tasarruflardan sonra doğduğu anlaşıldığından bu konuda borcun doğumuna ilişkin tanık beyanlarına itibar edilmesi yerinde görülmediği, dava konusu anılan parseller hakkında da davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Reddedilen taşınmazlar bakımından kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına daha düşük olan alacak miktarı üzerinden nispi vekalet ücreti takdiri gerektiği- Dava dosyasının daha önce açılan dosya ile  birleştirilmesine ve yargılamanın önceki dosya üzerinden devam edilmesi gerekirken önce açılan davanın sonra açılan dava ile birleştirilmesinin hatalı olduğu-