Davacı kadının istediği manevi tazminatın, taraflar arasında evlilik birliği bulunmadığından, haksız fiil nedeni ile manevi tazminat olup, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre istenildiği, manevi tazminat talebi hakkında karar verecek mahkemenin, Aile Mahkemesi değil genel hukuk mahkemeleri olacağı-
Bütün gününü özürlü çocuğuna ayıran, yaşamını ona adayan bir annenin, eşinden ilgi beklemesi ve kendisine yardım etmesini düşünmesi kadar doğal bir gereksinimin olamayacağı, fakat davalı kadının bu ilgiyi göremediği gibi, bir de eşinin ihaneti ile karşılaştığı, bu nedenle bunalımlı bir zamanında şahidin söylediği sözleri de söylemiş olabileceği, tepki ile söylenen sözler nedeniyle kadını eşit kusurlu saymanın mümkün olmayacağı, boşanmayla davalı kadının, on yıllık evlilikten sonra özürlü müşterek çocukla yalnız kaldığı, davacı eşinin desteğini yitirdiği, o halde Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davacı yararına uygun bir miktarda maddi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Boşanma davasının asıl konusuna bir takım yan sonuçların eklenmesinin, diğer bir ifadeyle boşanma nedeniyle nafaka, maddi ve manevi tazminat, çocukların ana baba ile münasebetlerinin, karı koca mallarının tasfiyesinin talep ve hüküm altına alınmasının mümkün olduğu, boşanmaya hükmedilmedikçe, ikinci derecede kalan bu talepler hakkında karar verilmesinin olanaklı olmayacağı, ancak boşanmanın eki niteliğindeki taleplerin ayrıca harca tabi olmadığının açık olduğu, dava dilekçesinde salt boşanma isteminde bulunan davacının, aşamalarda ibraz ettiği dilekçelerde, müşterek evin alınması sırasında yaptığı katkı karşılığı maddi tazminat talep ettiği, ne var ki harca ilişkin işlemleri yerine getirmediği, boşanmanın eki niteliğinde olmayan davacının maddi tazminat talebine ilişkin, usulüne uygun açılmış bir davadan söz edilmesinin olanaklı olmayacağı-
Manevi tazminat isteğinin, niteliği itibariyle tek olduğu ve bölünemeyeceği; bölümler halinde istenemeyeceği, sonradan gelişen bir durumun varlığı iddia edilip kanıtlanmadığı sürece başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarının, ıslahla da olsa artırılamayacağı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu bulunduğunun kabulü gerekeceğinden, TMK. M. 174 uyarınca eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine yasal olanak bulunmadığı-
MK. 174'ün değişiklikten önceki metninde (MK. 143) yer alan "kusursuzluk" kavramının içeriği–
Davalı eşinin hayati önem taşıyan böbrek ameliyatı ile ilgilenmeyen davacı kocanın bu davranışının, davalı eşinin kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği -ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda davalı kadının ağır yada eşit kusuru bulunmadığından- ve bu nedenle davalı eş lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği–