Davacı-davalının, eşine ve çocuklarına fiziki şiddetten mahkumiyetine ilişkin olayın 2006 yılına ait olduğu, bu olaydan sonra tarafların bir araya gelip 2009 yılı Ağustos ayına kadar birlikte yaşadıklarının ve evliliğin devam ettiğinin toplanan delillerden anlaşıldığı, bu durumda fiziksel şiddetin artık manevi tazminata esas alınamayacağı-
Boşanma kararına neden olan, davalı kocanın birlik görevlerini yerine getirmemesi olayının; davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir olay olarak değerlendirilemeyeceği, Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesindeki manevi tazminat verilmesi koşullarının oluşmadığı, durum böyleyken, davacının manevi tazminat talebinin reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olup; bozmayı gerektireceği-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalının ağır ya da eşit kusurlu olmadığının, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Davacı kocanın davalı kadın için "neden A.'yi getirdiniz, ben A.'yi istemiyorum, nasıl gittiyse öyle gelsin, ben alıp getiremem, gururuma yediremem" dediği, bu olayların davalının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığının, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Toplanın delillerden, davalı kadının evliliğe ilişkin birlik görevlerini gereğince yerine getirmediğinin; davacı kocanın da davalı kadının etnik kimliği üzerinden davalıyı aşağıladığının anlaşıldığı, bu bakımdan mahkemece tarafların kusurlu davranışları bu şekilde açıklanmamışsa da; kusur dağılımını eşit kusur olarak belirlemesinin doğru olduğu, eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Mahkemece davacı-karşı davalı kocanın kusurlu kabul edilmesinin dayanağı olarak gösterilen olaylardan sonra taraflar barışıp iki üç ay süreyle birlikte yaşadıklarına göre, bu olaylar nedeniyle artık manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-karşı davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığının, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Kocanın, dini inancı gereği karısını çarşaf giymeye zorladığının, dışarıda sadece gözleri görünecek şekilde örtünmesini, camları dahi gece silmesini istediğinin, eşi bunu kabul etmeyince onu evden kovduğunun ve tarafları barıştırma için aracı olan kişilere de "bu şekilde bu kız bana yaramaz" şeklinde sözler söylediğinin toplanan delillerle gerçekleştiği, mahkemece de kocanın gerçekleşen bu eylemleri nedeniyle "ağır kusurlu" kabul edildiği, davalının açıklanan eylemlerinin, kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-