Boşanmaya neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen, genellikle eve alkollü ve geç saatte gelen, müşterek çocuğun yanında, onun özenmesine yol açar şekilde alkollü içki içen, eşine hakaret eden davalı kocanın ağır kusurlu olduğu ve bu davranışlarının davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının kusurlu olmadığının, mahkemenin manevi tazminata ret gerekçesinin aksine bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı-davacı (kadın) yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yetersiz gerekçeyle isteğin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Boşanma davasından sonra tarafların biraraya gelip altı-yedi ay süreyle aynı evde birlikte yaşamalarının, davadan önceki kusurlu davranışların affedildiğini veya en azından hoşgörüyle karşılandığını göstereceği, bu halin, tarafların kusurlarını ortadan kaldıracağı, affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar nedeniyle artık tarafların kusurlu kabul edilemeyeceği, kusur bulunmayınca da maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Davalı kocanın bağımsız konut temin etmeyerek birlik görevlerini yerine getirmemiş olması davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde sayılamayacağından davacı kadın yararına manevi tazminat verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Davalı koca 17.03.2009 tarihinde ihtar isteğinde bulunmakla, davacının önceki kusurlu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı, davacı kadından kaynaklanan yeni bir olayın da kanıtlanmadığı, bu durumda davacıya kusur yüklenemeyeceği, boşanmaya yol açan olaylarda eşi ve eşinin yakınlarına baskı kuran, eşini aşağılayan davalının tamamen kusurlu olduğu, gerçekleşen bu kusur durumuna göre davacı kadının maddi-manevi tazminat taleplerinin kabulünün gerekeceği-
Davalının eşine hakaret ettiğinin ve ailesiyle görüşmesini kısıtladığının da anlaşıldığı, bu eylemlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, manevi tazminatı gerektireceği-
Davalı kadının önceki evliliğinden olan kızının göz ameliyatı ve eğitim giderleri için yapılan ödemeler ile davalı kadının Bağ-Kur prim borçlarının ödenmesi nedeniyle maddi tazminat talep etmiş olup; bu isteğe yönelik olarak başvurma harcı da yatırılmak suretiyle açılmış bir dava ya da karşı dava bulunmadığı halde kesin hüküm oluşturacak şekilde ve görev hususu da gözetilmeden ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalı kocanın başka kadınla yaşadığının, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın tamamen kusurlu bulunduğunun anlaşıldığı, boşanmaya yol açacak nitelikte davacı kadından kaynaklanan maddi bir hadisenin varlığının da kanıtlanamadığı, gerçekleşen bu durum karşısında kusur belirlemesinin yanlış yapılarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteminin reddinin doğru olmadığı-
Mahkemece, "davacı, davalıyla aynı oranda kusurlu" kabul edilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalının çalışmadığının ve evinin ihtiyaçlarını karşılamadığının, bu suretle evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, davacıya "kusur" olarak atfedilen yemek pişirmeme ve evin temizliğini yapmama gibi olayların, kocanın gerçekleşen kusuru yanında kadının tazminat isteğini hükümden düşürücü nitelikte sayılamayacağı, gerçekleşen bu duruma göre davalının, davacıya göre daha fazla kusurlu kabul edilmesinin ve buna bağlı olarak davacı yararına uygun miktarda maddi tazminat (TMK. md. 174/1) takdirinin gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın çok olduğu-